
Cengizhan Gököz
TBB SEÇİMLERİ
25-26 Mayıs 2013 tarihinde yapılacak Türkiye Barolar Birliği olağan genel kurulunda;mesleğin sorunları,Avukatlık Yasası,yargı sorunları,hukuki konuların tartışılmasının yanısıra;birlik başkan-yönetim-denetim ve disiplin kurullarının da seçimleri gerçekleştirilecektir.
Ülkemizin demokrasi-hukuk devleti,temel hak ve özgürlükler,yeni anayasa ve sistem tartışmalarını yaşadığı bu günlerde,bu seçim,gündemdeki en önemli bir yeri almaktadır.
Bilindiği gibi 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa referandumunda,yargı büyük oranda siyasal iktidarın etkisine alındı. Bunun en bariz örneği; öncelikli olarak HSYK seçimlerinde yapılan yasal düzenlemeye göre Adalet Bakanlığı'nın listesi blok olarak seçimi kazanmasıyla görüldü.
Bu durum Anayasa Mahkemesi seçimlerinde de aynı sonucu doğurdu.
Devam eden günlerde Yargıtay ve Danıştay'da da benzeri sonuçlar yaşandı.
Şu anda yargının, siyasal iktidarın etkisi ve baskısı altına alınmasını sağlayacak şekilde düzenlemeler yapılmıştır.Pek çok davada bu düşüncemizi teyid eden karar ve açıklamalar birbiri ardına ortaya çıkmaktadır.
Bu durumda, bağımsız olması gereken yargı erklerinden sadece savunma, siyasal iktidarın etkisi altına alınamamıştır.
Salt böyle olduğu için, İstanbul Barosu başkanı ve yönetimi hakkında açılan dava ile başkan ve yönetiminin görevini yapamayacakları konusunda Adalat Bakanı'nın görüşü basına yansıtılmıştır.
Ancak savunmaya karşı siyasal iktidarın en önemli çabası TBB seçimlerinde ortaya çıkacaktır.
Baro seçimlerinde siyasal iktidarın dünya görüşü ve siyasi anlayışına uygun baro başkanları ve en önemlisi delegasyonları seçtirilmek istenmiş ve bazı baro başkanları Anayasa Mahkemesi'ne üye seçtirilerek veya başka makamlara atanarak bu konuda aday olacaklara menfaatler sunulmuştur.
İş o kadar ileri götürülmüştür ki,siyasi tavırları ve düşünceleri nedeni ile bazı meslektaşlarımız devlet kurumları,devlet ile iş yapan şirketler ile,kamu ve özel bankalarda sözleşmeli avukat olarak çalışma fırsatı elde etmiş ve diğer meslektaşlarına karşı haksız rekabet sayılacak tavır içine girmişlerdir.
Banka ve kurum avukatlığı adeta meslektaşlarımızı bir görüşe bağımlı hale getirdiği gibi kılık-kıyafetlerini bile değiştirme (Türban takmayan meslektaşlarımızın türban takarak avukatlık çevre edinme ve iş alma çabası) sonucuna varacak kadar tavırlara sevketmiştir.
Şu anda yapılacak seçimler; iktidara bağımlı bir barolar birliği başkan,yönetim ve kurulları oluşturma çabasına, karşı duruş sergileme açısından çok önem arzetmektedir.
Bir tarafta bölücü bir terör örgütünün taleplerini savunan baro temsilcileri ile diğer taraftan siyasal iktidarın koşulsuz destekçisi ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesine karşı bir düşüncenin savunucusu meslektaşlarımızın oluşturduğu ittifak ile
Atatürk ve aynı düşüncede olanların kurduğu Cumhuriyet ve onun niteliklerine inanmış TBB'nin bugüne kadar savunduğu düşünce ve ilkelere sahip çıkan meslektaşlarımız bu seçimde yarışacaklar......
İşin en hazin ve kabul edilemez tarafı aynı düşüncede olan iki başkan adayının yarışarak barolar birliğini siyasal iktidara bağımlı kılacak bir yapının seçilmesine neden olma ihtimalinin bulunmasıdır.
Bir seçim öncesi yaşanan bölünmüşlüğün bu seçimlerde de tekrarlanması anlaşılır bir durum değildir.
Yukarıda sözünü ettiğim Anayasa referandumuna “yetmez ama evet” deme zihniyetinde olan,bu tavrı ile Başbakan tarafından “Akil adam” olarak göreve çağrılma şerefine nail olan,susmanın da bir tavır olduğunu düşünen ve bu düşüncesini genel kurullarda açıklayabilen bir zihniyetin TBB'ye yönetici olması,bu seçimlerin en hazin sonucu olacaktır.
Evet şartlara göre,zamana göre susmak bir tavır olabilir.
Ancak ülkemizde yaşananlar bizlerin susmamasını gerektirmektedir.
Çünkü bilmeliyiz ki;
Sustukça sıra savunmaya gelecektir.
Hatta gelmiştir de.......
Saygılarımla....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.