
İbrahim Uysal
Sözün bittiği yer neresidir?
Çağdaş bir
ülkede yaşamayı öyle özlüyorum ki, üzgünüm ki bizim toplumumuzda bu kafa
oldukça da işimiz zor. Hem de o kadar yırtınmamıza, çabalamamıza karşın.
Durun,
hemen bir şey demeyin. Ne umudumu kaybettim, ne de güvenimi. Ama hani "Ağa
ile marabanın öyküsü" vardı ya, onun gibi iki ileri bir geri gitmekten
bıktım artık.
Böyle bir
değerlendirme yapmak için, olayı taraflarına ayırmak gerek. Olayın tarafları
kim?
Ne güzel
bayram, seyran derken tam da yaz geldi tatil başlıyor diye ağzımıza bir tat
gelecekti ki, Coronavirus uluslararası salgını gibi orman yangınları yaşamımıza
giriverdi.
Öyle
yandı, böyle yandı, kim yaktı, ne nedir bunların hepsi boş.
Konuyu
böyle tartışmaya başlamak da bir işe yaramıyor.
Yanan ne?
ORMAN.
Peki,
"Orman" nedir, o zaman.
Ormanı,
ortaokul 2'ci sınıf ders kitaplarında ki gibi mi: "Ormanlar canlılar için
yaşama alanıdır, hayvanların yuvalarıdır. -İnsanlar şehirlerde orman alanlarına
fazlasıyla özlem duyar, huzurlu ve sakin zamanlar geçirebilmek için yeşil
alanları tercih ederler. -Ormanların insan psikolojisi üzerine olumlu etkileri
vardır. Huzur verir ve dinlendirir."
Bilimsel
olarak mı: "Orman, belirli yükseklikteki ve büyüklükteki çeşitli ağaçlar,
çalılar, otsu bitkiler, mantarlar, mikroorganizmalar, böcekler ve hayvanlar
bütününü içeren, topraklı alanda genellikle doğal yollardan oluşmuş bir kara
ekosistemidir."
Yoksa
Yasal olarak mı: Ormanların korunması ve geliştirilmesi Anayasa Madde 169 –
Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli
kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman
yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.
BÜTÜN
ORMANLARIN GÖZETİMİ DEVLETE AİTTİR. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz.
Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar
zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu
olamaz.
Ormanlara
zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip
edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için
genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak
amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
Orman
olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine
tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile
31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak
kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında
veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir,
kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman
sınırlarında daraltma yapılamaz", Olarak mı TANIMLAMAK GEREK, BİLEMEDİM.
Anlayacağımız,
ORMAN devletin, Kamunun, Toplumun malı ve koruması altında bir olmazsa
olmazdır.
Hal
böyleyken, bir de YEREL YÖNETİMLERİN (Belediyelerin) tanımına bakalım:
"Ulusal
sınırlar içerisindeki değişik büyüklüklerdeki topluluklarda yaşayan insanların,
ortak ve yerel nitelikteki gereksinimlerini karşılamak amacıyla kurulan ve
hukuk düzeni içerisinde oluşturulmuş olan anayasal kuruluşlardır.
Merkezin
üstlenmediği bazı kamu hizmetlerinin merkeze bağlı olmayan, özerk faaliyet
gösteren, ayrı bir mal varlığı ve bütçeye sahip kurumlarca yürütülmesi esasına
dayanır.
Belli bir
coğrafi alan üzerinde yaşayan yerel topluluk üyelerinin kendi ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla ekonomik, sosyal, kültürel zenginliğe ve refaha ilişkin
yerel hizmetleri genel yetkiyle, kendi sorumluluğu doğrultusunda yerine
getiren, işleyişinde açıklığı, şeffaflığı çoğulcu ve katılımcı demokrasi
ilkelerini hayata geçiren, yetkilerin yerel halka en yakın yönetim birimince
kullanıldığı, kamu tüzel kişiliğine sahip, özerk, demokratik
kuruluşlardır."
Orman
Devletin/Kamunun. Yerel yönetimler de, Belli bir coğrafi alan üzerinde yaşayan
yerel topluluklara hizmet götüren birim olduğuna göre; Her an televizyonlarda
"Orman Yangınları" ile ilgili olarak neyin tartışması yapılıyor Allah
aşkına.
Bu
tartışmanın sebebini mi merak ettiniz. O zaman bunlar üzerinde bir düşünün.
Devlet
nedir?
Demokrasi
diye seçimi dayatarak ortaya çıkartılan bir süreç sonunda ortaya çıkan
"Türk Tipi Başkanlık Sistemi" nedir?
Bir
yönetimin en önemli ayaklarından birisi de DENETİMDİR. Hoş iktidar pek memnun, Muhalefetin de pek
umurunda değil ama bu gün ülkede "Bakan"ları denetleyecek bir mevki,
makam ya da kurum var mıdır? Bakanlar,
doğal olarak kendilerini ATAYANA tabidir, ona hesap verirler.
Peki TBMM,
yani seçim ile gelen Parlamento ve Parlamenterlerin işlevi, görevi nedir?
Bunun adı
demokrasi midir?
Bence olan
olmuş, yanan yanmıştır.
Haydi
ormanlar yandı, yurttaşların yüreği yandı. Bari Ülkenin geleceği yanmasın. Şu
olayların sonuçlarını tartışmayı bırakalım da, SİSTEMİ bir gözden geçirip,
rayına koyalım.
Yoksa bu
sistem şaftı kaymış kamyon gibi savrula savrula gidiyor. Bu hayra alamet
değildir. Bu tartışmalardan, ne yapanlara ne de yapılanlara bir sonuç çıkmaz.
Yine
"Atı alan Üsküdar'ı geçer", ata baksın dedikleriniz de, "adam
atı almış götürmüş" diye size sızlanırlar.
O yüzden,
"Henüz vakit varken gülüm" memleket yanıp yıkılmadan bir toparlansak
iyi olacak.
Bakın THK
Kayyumunun başında ki zat bile, en sonunda olayı kavradı. Gelin bizi kurtarın
diyor. Kayyumu kurtaracak aranıyor.
Ülke
yönetimi bir kamusal hizmettir, ticari bir faaliyet alanı değil. Her şeyi bir
kez daha gözden geçirsek iyi olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.