Cengizhan Gököz

Cengizhan Gököz

Seçimler ve sonrası

Türkiye, geleceğini çok yakından ilgilendiren iki seçim yaşayarak bir anlamda kaderini çizdi.

         Aslında iki seçimden söz etmek mümkün değildi.

         Yapılan ilk seçim sonuçlarını iktidarın başının beğenmemesi karşısında seçimin tekrarlanması idi.

         İlk seçimde seçmen üzerinde eksik kalan baskı (özellikle manevi) tekrar seçimde içine terör ve şiddet baskısı da eklenerek sonuca ulaşıldı.

         Şu anda iktidarın başının istediği 400 milletvekili olmasa dahi bu sonucu elde edebilecek psikolojik bir üstünlük sağlanmış durumda.

         İktidar ne yaparsa yapsın, temel hak ve özgürlüklere yönelik kısıtlamalar hangi noktaya varırsa varsın toplumun bu yapılanlara karşı çıkma moral ve psikolojisi yok edilmiştir.

         Okuduğu gazete, izlediği televizyon salt muhalif olmasından dolayı kapatılan veya sistemden çıkartılan insanların hiçbir tepkisi görülmüyor, duyulmuyor.

         Tabii ki bunda insanların feryatlarını ve tepkilerini duyuracak bir alan bırakılmamasının da büyük rolü var.

         Sadece sosyal medyada eleştirilerini yapmaya çalışanlar da en basiti işinden, ticaretinden, okulundan ve benzeri varlıklarından oluyorlar.

         Daha ötesinde ise, tutuklanarak cezaevlerine konuluyorlar.

         Tam bir baskı rejimi…

         İktidar, seçim kazanmanın yönettiği ülkede yukarıda belirtilenler de dahil hiçbir hukuki sınırlama olmaksızın yapabileceğini ve bunun meşru olduğunu düşünüyor.

         Buraya kadar her şey tamam…

         Asıl üzücü ve kaygı verici olan ise;

         Toplumun ve ülke insanının getirildiği durum.

         İktidarın ve özellikle partili Cumhurbaşkanı’nın iktidara geldiği günden beri (öncesinde de) toplumu kamplaştırma, ayrıştırma ve birbirine düşman etme yönündeki politikaları meyvelerini vermeye başladı.

         Ülkenin değişik yerlerinde (Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç, Ankara) canlı bombalar aracılığı ile öldürülen yurttaşlarımız hakkında iktidarın yarattığı zihniyet neredeyse “oh olsun!, onlar terörist, dinsiz, alevi, solcu” diyip bu hunharlığı zafer olarak niteleyecek insanlar yarattı.

         Bu durum, bir milli maç başlangıcında komşu ülkenin Milli Marşını ıslıklama,  yine bir Avrupa ülkesinde ülkemizdekine benzer bir patlamada ölen insanlar için yapılacak saygı duruşuna protesto ile saygısızlık yapma ruh bozukluğu haline geldi.

         Ülke insanının büyük bir bölümü hırsızlık, yolsuzluk, yalan ve her türlü ahlak dışılık karşısında aldığı tavır hayret verici bir düzeye ulaştı.

         Bu zihniyetin basındaki uzantılarının Atatürk’ün ölüm günü olan 10 Kasım 1938’i zulmün bittiği tarih olarak kutlama densizliğini yapmasına seyirci kalındı.

         Böyle bir zihniyetin sahiplerinin ülke ve devlet olanaklarının tamamını kullandıkları seçimde %49,5 oyun verdiği güç ve cesaretle ileride ne yapacaklarını anlamamak mümkün değil.

         İnancım odur ki bu duruma ses çıkarmamak ülkeye yapılacak en büyük haksızlık ve hatta ihanettir.

         Saygılarımla..

        

 

                                                                  Av. Cengizhan GÖKÖZ

        

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cengizhan Gököz Arşivi

İHA - SİHA GÜZELLEMESİ

04 Mayıs 2023 Perşembe 09:30

EVLATLIKLA EVLENMEK!

22 Şubat 2023 Çarşamba 09:50

Davul-tokmak  

12 Ocak 2023 Perşembe 10:38

ÇARPIK ÇEVRE ANLAYIŞI

24 Aralık 2019 Salı 06:28

DİN VE ÇEVRE

09 Ağustos 2019 Cuma 14:02

ANADİLDE İBADET

06 Ağustos 2019 Salı 11:02

MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKÂRLIK

31 Temmuz 2019 Çarşamba 12:04

MİNAREYE “KÜLAH GİYDİRMEK’’

24 Temmuz 2019 Çarşamba 13:21