
İbrahim Uysal
SAVAŞLI DÜNYANIN BARIŞI
Artık
şimdi anlıyorum ki, bu evrende "sebepsiz kuş uçmuyor". Hoş bu bir
diyalektik yasası ama, görmek için sadece gözünün olması yetmiyor. Başka duyu
organlarının da olması gerekiyor.
--Madem
ağızlar açılınca bu memleketin bilmem ne kadarı "bu"dur denir ya, ben
de o, "bunlar"ın anlayacağı dilden yazayım dedim: "Andolsun biz,
cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmış olduk. Bunların
kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla
göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir,
hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır. (A'râf Suresi 179.
Ayet-Diyanet İşleri Tefsiri)
--Gördüğünüz
gibi hangi konuyu nereye çeksek, iki ucunu bir araya getiremiyoruz. Çünkü,
sağlıklı bilgi alamıyoruz, öğrenemiyoruz, bu başkalarının suçu; biz de
düşünmüyor, sorgulamıyor ve araştırmıyoruz. Hani "ağzı olan konuşur"
deniliyor ya, işte durum da tam öyle. Ekranda, gazetede köşe bulan konuşuyor,
konuşturuluyor.
--Evrende
neler oluyor bilemiyorum ama, bu dünyada çok şeyler oluyor. Hani "yağmur
adildir, herkese eşit yağar" derler ya. Doğruymuş gibi söylenen
yanlışlardan.
--Şemsiyen
yok, sığınacak bir duvar dibin yok ise, pencereden bakan ile ayazda dam dibine
sığınana yağmurun adil yağdığını, yağmurun adil olduğunu söylemek için kafayı
yemiş olmak gerek.
--Anlayacağınız
hangi konuyu açsak dağılıp gidiyoruz.
--Ben
savaşları değil de, barışı severim. Eee herkes sever bunu. Ne var bunda diyebiliriz.
--Nazi
Ordularının Avrupayı kan revan eden işgalleri, savaşları; ondan önce de ilk
bunalımını yaşayan Kapitalizmin imparatorlukları yıkıp yerlerine daha kolay
yöneteceği, sömüreceği ulusal devletler kurdurma planları çerçevesinde
çıkardıkları işgaller, isyanlar sonucunda, bundan Osmanlı Devleti de nasibini
almıştır.
--Bu
emperyalist işgaller ve istilalar Anadolu ve Rumelinin yiğit evlatları Mustafa
Kemal ve arkadaşlarını yurtlarını kurtarma savaşlarına girişmelerine
götürmüştür.
--Adana'da
1923 yılında yaptığı bir konuşmada: "Mutlaka şu veya bu sebepler için
milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır.
Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım.
Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak,
ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir" diyen Mustafa
kemal Atatürk'ü nasıl unuturuz.
--Doğa
kendi içinde bir denge tutturmuş gider. Belki zamana ihtiyacı vardır bütün
canlıları hayvan olarak, bitki olarak ama sanırım bu kuralın tek istisnası
İnsan olsa gerek.
--Elbette
ki bütün canlılar değişen yaşam ve çevre koşullarına bağlı olarak göç
ediyorlar, evrim geçiriyorlar vs.
--İnsanoğlu
bu kuralın tek istisnası dedik ya, hem de ne zamandan bu yana biliyor musunuz,
taa "ilk çitin çakılması"ndan bu yana, binlerce yıldır. Ondan öncesi
mi, o da yazılı olmayan "TOPLUM SÖZLEŞMESİ". Kuralı toplum koyar ve
toplum içindekiler de uyar.
--Gel
gör ki, o ilk çitin çakılması ile her şey değişti.
--Jean-Jacques
ROUSSEAU, bu durumu 1762'de yazdığı "Toplum Sözleşmesi"nde anlatır
ve:
--"İnsan
özgür doğar; oysa her yerde zincire vurulmuştur. Falan kimse kendini
başkalarının efendisi sanır ama böyle sanması onlardan daha da köle olmasına
engel değildir.
--Gerçek
anlamıyla bir demokrasi hiçbir zaman var olmadı ve var olmayacak. Büyük bir
çoğunluğun yöneten ve daha azının yönetilen olduğu bir düzen doğal yasaya
aykırıdır.
--Salt
isteklerin itisine uymak kölelik, kendimiz için koyduğumuz yasalara boyun eğmek
özgürlüktür.
--İyi
yasalar daha iyisini getirirler; kötü olanlarsa daha kötülerini.
Herhangi
bir kişi devlet işleriyle ilgili olarak:'Bunun ne önemi var benim için?'
dediğinde bu bir kayıp, bir vazgeçilmişlik olabilecektir.
--Egemenlik
hangi nedenlerden ötürü başkasına bağlanamazsa yine aynı nedenlerden ötürü
bölünemez. Çünkü irade ya geneldir ya değildir. Ya halkın tümünün iradesidir ya
da sadece bir bölüğünün.
--İnsan
özgür doğar; oysa her yerde zincire vurulmuştur. Falan kimse kendini
başkalarının efendisi sanır ama böyle sanması onlardan daha da köle olmasına
engel değildir.
--Ancak
toplum bağları gevşemeye, devlet gücünü yitirmeye, özel çıkarlar kendini
duyurmaya, küçük toplumlar da büyükleri etkilemeye başladı mı, ortak yarar
değişikliğe uğrar ve bir takım muhalifler çıkar ortaya: artık oy birliği diye
bir şey kalmaz, genel istem de herkesin istemi olmaktan çıkar. Tartışmalar baş
gösterir.
--En
iyi düşünce bile çekişmesiz, gürültüsüz kabul edilemez olur. Gizli etkenlerin
güttüğü insanlar sanki devlet yokmuş, hiç de var olmamış gibi artık bir yurttaş
olarak düşüncelerini ileri süremez. --Özel çıkarlardan başka amaçları olmayan
bir takım haksız kararları yasa diye benimserler." der.
--Tanıdık
geldi mi?
--Sorun
savaşlar barışlar değil. Sorun biz insanoğluyuz.
--Düşünen
ya da düşünmeyen. Sorgulayan ya da sorgulamayan.
--Hele
hele bu Koronavirüs, COVID-19 Pandemisinin yaşandığı bu günler, bırakın evin
içini, apartman, mahalle, şehir hatta ülkeler bile "ben, benden
sorumluyum. Bana ne başkasından" diyemez.
--Ya
da dememesi gerek. Ama bu kez de, böyle düşünülmemesi için elden ne gelir ise
yapanlar çok.
--Sizin
yanlış seçimleriniz, kararlarınız ve ilişkileriniz;
--Beni,
bir yakınını, doğacak çoluğunu-çocuğunu-torunu, neslini etkileyecek biliyor
musun.
--Hiç
düşündün mü? Biz, İnsanoğlu, bu evrene, dünyaya neler neler ediyoruz,
kendimizin dışında da!..
--Hep,
birşeyler bahaneler bularak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.