
İbrahim Akkaya
Rant diye diye
100.Yıl tartışması bitmek bilmiyor.
'Halka rağmen' anlayışı ile bildiğini okuyan iktidar partisi, Antalya'nın bu değerli alanını stadyum yapmakta kararlı, başka illere stadyum için trilyonları harcayan iktidar, Antalya'yı cezalandırmaya, 33 bin kişilik stadyumun parasını Antalya'ya ödetmekte ısrarlı.
Oysa 100.Yıl'da stadyum ve spor salonu yapılmasına kimse karşı değil.
Ancak, bu iki spor tesisi karşılığı buranın TOKİ'ye devredilmesi rant beklentilerine yanıt verme, Antalya'nın dinamiklerinin direnişini hiçe sayarak burada 62 katlı bin 488 dairelik bir rezidansın yapımının önüne açacak olan ticari alana yeşil ışık yakmak kabul edilecek gibi değil..
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cem Oğuz, haklı olarak isyan ediyor 100.Yıl'ın TOKİ'ye verilmesine..
Diyor ki Cem Oğuz, "TOKİ'nin görevi yoksullara ev yapmak. Çubukbeli'nde bir çok tarım arazisi var. Gitsin oraya ev yapsın, geliriyle de stadyum yapsın ayakta alkışlarız"
TOKİ bunu yapsın, "istemezükler' sınıfına sokulan bizler de alkışlarız.
33 bin kişilik stadyumun maliyeti 60 milyon lira, büyük bir para de değil..
Antalya'nın 100. Yıl gibi paha biçilmez değerdeki arazisini 60 milyon lira için TOKİ'ye hediye etmek, iktidarın bu kente bakış açısının ne olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Şurası yadsınamaz bir gerçek ki Anadolu kentlerindeki yeni statlar yapan, mevcutlarını çok büyük yatırımlarla düzenleyen, ışıklandıran hükümet, 100. Yıl'ı yandaşlarına paslamak için bu kentin gözbebeği Antalyaspor'u Mardan'a sürgüne göndererek, 100. Yıl'ı pazarlık masasına koydu, Antalyaspor'a gönül verenleri de "Belediye yapmıyor, tersine projeyi iptal ediyor" diyerek kışkırttı.
Oysa emektar Atatürk Stadı pekala güçlendirilebilir, butik stat olarak Antalyaspor'un maçlarına açılabilirdi.
Ama rant her şeyin üstünde..
OTOBÜSTE MAHALLE BASKISI
Olay gerçekten çok vahim...
İstanbul Fatih'te eşofmanları ile belediye otobüsüne binmek isteyen 21 yaşındaki Yağmur Yılmaz isimli genç kız, çarşaflı kadın, sarık-cübbeli erkeklerden oluşan 15 kişilik gurup tarafından "Bizi günaha sokuyorsun" diyerek otobüsü alınmadı..
Geçen yıl da yine İstanbul'da benzeri bir olay yaşanmış, 19 yaşındaki Nurcan İbrahimoğlu adlı genç kız, "Çıplak bacaklarınla bu otobüste oturamazsın" diyen bir grubun saldırısına uğramıştı.
Otobüs şoförünün bu olaya seyirci kalması da dikkat çekici.
Her fırsatta kişi hak ve özgürlüklerinden, ileri demokrasiden söz edenlerin yönettiği ülkede bunlar oluyor..
Bu tür olayların yarın Antalya'da, ya da bir başka yerleşim merkezinde yaşanmayacağını kimse iddia edemez.
Açılım, saçılım safsataları ile toplumu bölen, kardeşi kardeşe düşman edecek kadar ileriye giden, toplumu ayrıştırmak, etnik bir çatışmaya zemin hazırlamak isteyenlerin bu çirkinlik karşısında nasıl bir tavır ortaya koyacakları da bilinmez..
Şurası bir gerçek ki AKP iktidara gelmeden önce Antalya'da da, ülkenin her yerinde de giyim kuşam, saç baş konusunda bir çatışma yoktu..
Türban dayatması ile bu ülkeyi gerenler, Atatürk'ün evine sarıklı, cübbeli tarikatçıları çıkaran, bununla da kalmayıp, türbanı Çankaya'ya kadar taşıyanlar sanırız bu kabul edilmez olaylardan hoşnutturlar.
Kimse dini inancına, etnik kökenine göre yargılanmıyor, kimseye düşman gözüyle bakılmıyor, kimse hor görülmüyor, bazı çevrelere hedef olarak gösterilmiyordu..
İstanbul gibi dünya kültür mirası listesine giren bir kentte böylesine çarpık düşüncelerin mahalle baskısı ile ortaya konması yarınlara ilişkin endişeleri de ol üçlüde artırıyor.
Sadece İstanbul mu?
Türkiye'nin başkenti Ankara için de, Anadolu'nun pek çok kenti için de, özellikle küçük yerleşim birimleri için de aynı kaygı söz konusu..
Dileriz benzeri olaylar yaşanmaz..
Biz nasıl türbanlı, sarıklı ve cübbelilere kem gözle bakmıyorsak, onların tercihlerine karışmıyorsak, bu kişilerin de aynı düşünceleri taşıyıp, insanları dindar kisvesi altında taciz etmeye, baskı kurmaya, yıldırmaya hakları olamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.