Kamuoyu Türkiye'nin bir hukuk devleti olup olmadığını tartışıyor. Bu tartışmaya son günlerde AKP'nin kalemşorlarının da katıldığı görülüyor.

Şurası yadsınamaz bir gerçek ki iktidarın yandaşı, candaşı ve dindaşı olmayanlar açısından çok zor bir süreci yaşıyoruz.

CHP İl Başkanı Devrim Kök de dünkü yazılı açıklamasında bu konuya değinerek, "Kaçma şüphesi olmayan kişiler, sırf sindirme amaçlı olarak cezaevlerinde tutulmaktadır. On binlerce oy alarak seçilmiş milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görev yapması engellenmekte, iktidar yandaşı ihaleciler, Deniz Feneri sanıkları dışarıda gezerken halkın temsilcileri aşağılanmaktadır" diyor.

Öylesine sıkıntılı bir süreci yaşıyoruz ki, iktidara alkış tutmayan, yandaşlık ve yalakalık etmeyenler, bir şekilde suçlu damgası yiyor, kamuoyunun önündeki itibarsızlaştırılmak, yıldırmak, sindirmek, ürkütmek amacıyla demir parmaklıklar arkasına gönderiliyor.

Bugün cezaevlerinde suçunun ne olduğunu bilmeden aylardır, yıllardır çile çeken, yargılanmalarını bekleyen binlerce insan var.

Demokrasinin nimetlerinden yararlanarak iktidara gelenler, kin, nefret ve intikam duyguları ile hareket ederek, kişilerin özgürlüklerini kısıtlamaktan, kaderleriyle baş başa bırakmaktan çekinmiyorlar..

Uzun tutukluluk nedeniyle insanlar işini, aşını kaybediyor, aile birliği bozuluyor, cezaevinde yatanlarla birlikte daha büyük acıyı, çileyi, sıkıntıyı dışarıdaki yakınları çekiyor.

Evrensel hukuk kuralları 'Delilden sanığa' gidilmesini öngörüyor, ancak Türkiye'de suç ve suçlu yaratmak gibi son derece çarpık bir anlayış güdülerek, insanlar tutuklanıp içeriye tıkılıyor, ardından 'sanıktan delile' gidilmesi yöntemi devreye giriyor.

Bugün on binlerce kişi tutuklanma gerekçesi olmayan suçlardan jet hızıyla kader kurbanı yapılıyor, kimsenin vicdanı sızlamıyor, kamuoyu da bu hukuksuzluğu sadece izlemekle, susmakla yetiniyor.

Bilmiyorlar ki sıra bir gün kendilerine de gelecek..

Bu ülkede yaşayan her birey Türk Adaleti'ne güvenirdi bir süre öncesine kadar..

Elbette bağımsız, hukuk kurallarına saygılı, bir yerlerden çekinmeden karar veren yargıç ve savcılar var..

Ama adaletin tecelli etmesi için çalışanların sayısı giderek azalıyor, yargı mensupları üzerindeki baskı ve tehdit giderek artıyor.

CHP'li Kök'ün şu düşüncüleri çok doğru ve katılmamak olanaksız:

"İktidar yandaşlarına ve AKP temsilcilerine seslenmek istiyoruz;  Önce memnunlukla karşıladığınız bu zulümler döner bir bumerang gibi sizleri de vurur. Yanlış işleyen hukukun kimi mağdur edeceği belli olmaz. Hukuk duyarlılığı ve vicdan taşıyan bütün herkesi hassasiyete davet ediyoruz. AKP'ye oy vermiş dahi olsa bu ülkenin vicdan taşıyan bütün vatandaşlarının hukuktaki bozulmaya ve siyasallaşmaya üzüntüyle yaklaştığını ilk seçimde gerekeni yapacağını biliyoruz"

Olaya bir de topluma yön veren medya açısından bakmak gerekli.

Kimi AKP yandaşları her geçen gün artan hukuksuzluğa karşı seslerini çıkarmaya, iktidara eleştiriler yöneltmeye başlasalar da, çok acıdır Türkiye genelinde olduğu gibi Antalya'da da "Özel görevli gazeteciler" var.

Bilgilenmeden, araştırmadan, belirli yerlerin yönlendirmesi ile birlikte çalıştıkları, yakından tanıdıkları kişi veya kişileri idam sehpasına koymaktan, karalamaktan, halkın nazarında küçük düşürmekten çekinmediler, çekinmiyorlar.

Birilerine şirin görünmek, cevval gazeteci kisvesine bürünmek adına sorumsuzca haber yazmaktan, yorum yapmaktan çekinmiyorlar.

Bilmiyorlar ki bir gün hukuk onlara lazım olacak..

Bir gün onlar da haksız yere suçlanacak, tutuklanacak, cezaevine tıkılacak, özgürlüklerinden yoksun kalacaklar..

Bir de gölgesinden korkan, kaçak güreşen, kendilerine eleştiri yapılınca zeytinyağı gibi üste çıkmak bir yana baskın çıkmaya çalışan meslek örgütü ya da örgütleri var..

Herkes bilmeli ki, doğrunun, yetim hakkı yemeyenin, yasalara süreç nasıl olursa olsun saygılı olmaya çalışanların yarınları aydınlık, alınları dik, kimsenin himmetine de gereksinmeleri yok..

Güneş balçıkla sıvanmadığı gibi, gerçeklerin üzerini örtmeye kimsenin gücü yetmez, yetmeyecek..