
İbrahim Akkaya
Patlamaya hazır bomba gibiyiz !
Toplum olarak stres yüklüyüz.
Patlamaya hazır bomba gibiyiz adeta..
Herkes burnundan soluyor.
Özellikle son yıllarda toplumun ruh sağlığı ciddi biçimde bozuldu.
Geçen yıl tam 9 milyon 101 bin kişi ruh sağlığın bozulduğu şikayetiyle sağlık kuruluşlarına başvurdu.
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre başvurular ile birlikte antidepresan ve benzeri ilaç kullanımı endişe verici boyutlarda arttı.
Antalya, İstanbul, İzmir, Bursa ve Adana’dan sonra ruh sağlığından şikayetçi olan birey sayısı ve antidepresan ilaç kullanımında beşinci sırada bulunuyor.
Bunlara ilave olarak son yıllarda uyuşturucu kullanımında müthiş bir artış söz konusu..
Sentetik maddeden üretilen ve leblebi gibi satılan bonzai ve benzeri keyif verici maddeler yüzünden can kayıpları olduğu gibi, uyuşturucuya alıştırılan gençler arasında bilinç kaybı ve saldırganlık hızla artıyor..
Bu noktada Antalya’nın ‘zehir merkezi’ olarak bilinen Zeytinköy’ün ciddi bir biçimde denetim altına alınmayışı da endişeleri artırıyor.
Türkiye Psikiyatri Derneği Ruh Sağlığı ve Medya Çalışma Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Burhanettin Kaya, keyif verici maddeler olarak bilinen uyuşturucuya olan ilginin ve satışının zirve yapmasının psikiyatriye olan ilginin artışıyla açıklanamayacağını vurgulayarak, ruhsal sorun ve bozukluklardaki artışın kaygı verici boyutlara ulaştığını söylüyor.
Uyuşturucu kullanımının artışı elbette en çok aileleri kaygılandırıyor..
“Çocuğuma ne olacak ?” endişesini her anne baba derinden hissediyor, uykuları kaçıyor..
Bakınız asayiş haberlerindeki artışa..
Başta kadına yönelik şiddet olmak üzere olaysız gün neredeyse geçmiyor.
Türkiye’nin en çok göç alan kenti Antalya’nın nüfusunun artışıyla birlikte toplumsal sorunlar da kontrol edilemez noktada artıyor.
Bir diğer endişe verici nokta ise kadına yönelik şiddetin tırmanması..
Kadın cinayetlerinde görülen yüzde bin 400 oranındaki artış ruh sağlığımızın ciddi biçimde bozulduğunun net örneklerinden birisi..
Şurası yadsınamaz bir gerçek ki AKP iktidarının dayattığı 4+4+4 eğitim modeliyle sürekliymiş gibi gözüken ama parçalı eğitim modeliyle ev kalan, evin içinde hapsolan ve o güvenli alanda şiddet görenlerin sayısı da hızla arttı..
Aileler, erkek çocuğa yaptırım uygulamaya başladı, kız çocuklar evde tutularak hem baskı, hem de ihmale mahkum edildi.
Ruh sağlığını bozan etkenler bunlar, gözardı etmek olanaksız.
Şiddeti artıran bir diğer etken de erken evlilik, ‘çocuk gelinler’ sorunu..
Erken yaşta evlenenler arasında depresyona girenlerin sayısı da bir hayli fazla.
Rakamlar çok ürkütücü.
Türkiye’de madde kullanımı artınca, madde bağımlığına bağlı ruhsal sorunlar da zirve yapmaya başladı.
Antalya’da bu nedenle aileler madde bağımlığı ile mücadele için AMATEM olarak bilinen merkezlerin açılması için kampanya yürütüyorlar.
Pekala neden bu hale geldik ?
Toplumun ruh sağlığının bozulmasında yukarıdaki örneklerden başka etkenler yok mu ?
Elbette var..
Bir kere siyasi iktidar topluma baskı uyguluyor, uygulamalarını dayatıyor..
Kamu kurum ve kamu çalışanlarına güven yok..
Kamu hizmetlerinde bir kokuşmuşluk söz konusu..
Yargıya bile güven kalmadı..
Toplumu kamplara böldüler, kutuplaştırdılar..
Bireyler birbirlerine düşman gibi bakıyor..
Tüm bunların yanında sırtını siyasi iktidara dayayan rantçılar ve onların beslemeleri toplumda huzur bırakmadı, yarın endişesi arttı, her an kötü bir şey olacakmış korkusu toplum yapısını bozdu..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.