
İbrahim Uysal
ÖLÜM ACISI DÜŞMEK İNSANIN İÇİNE
Helin Bölek'in anısına saygı ile.
Güzel, akça pakça bir kızsınız. Eh yani Ailenizin da hali
vakti yerinde, en azından sizi "namerte muhtaç etmeyecek kadar".
--Okutuyorlar sizi.
--Yetenekleriniz var. Ve size, yol da veriyolar. Müzik.
--Birden yaşamınız bambaşka bir rengi oluveriyor,
alıveriyor.
--İstanbul.
--İstanbul Büyük şehirdir ama, insan ilişkileri küçük küçük
gelişir.
--Aileniz Diyabakır'dan gelmiştir. İş, güç, maddi sorunlar
ama, emekci için her zaman bir çıkış vardır. Çalışmak. Çalışmak.
--Zor günler aşılır, ve karanlığın ardında ki aydınlık
görünür.
--Sonra gençsiniz, güzelsinizdir ama, yüreginiz vardır, kim
bilir nasıl çarpar. Yanık yöre türküleridir ilk bildiğiniz.
--Sonra, büyük şehir girer yaşamınıza.
--Müzik olarak.
--Düşünce olarak.
--Eş, dost, tanıdık olarak. Belki de yüreğimiz birisi için
çarpardı.
--Oy, ne dert. Kendimize sıra ne zaman gelir ki. Yollar da o
kadar yolsuz, sokaklarda o kadar aç ve açık varken, kendini düşünmek. Yürğinin
sesini dinlemek, genç olmak?
--Bunlar sıradan insanların hayali.
--Adanmış olmak. Hem de, İnsan olarak insana, insanlığa
adanmak
--Bilerler mi dersiniz bunu, yerin altını, yerin yüzünü,
yerin göğünü kandıranlar. Hele halkım bu
kadar huşu içinde iken.
--Sahne ışıkları.
--Konser salonları.
--Hayranlar. İnanmışlar. Cepleri dolu, cepkenleri yeniler.
Yolda yüryenler, yolunu bulanlar, Yolu hep bulunanlar.
--Arabalar. İstersen sana özel olarak da verirler. Yeter ki
sen, ön masaya özel iki kelam et. Arz-ı endam et. Aksın. Akça pakcasın. Etin
budun da yerinde.
--Bunlar simdi hayal. Sizler de bilin ama, inanın bunlar
masal değildir. red etmişsizdir bütün bunları. Bizim alın terimiz, tenimiz.
--Bizim namusumuz. Bizim inancımız bize yeter, demişizdir.
--Ve biz, sarhoş masalarına meze,
--Siyasi dalkavuklara, yalaka, şımarık kız olamadığımız,
--Etimizi, budumuzu arımız, namusumuz sayıp kirli paralı
ellere yoğrusunlar diye vermediğimiz,
--Emekçi, emeğinin hakkını; tarlada, fabrikada, odalarda,
masalarda terleyenin, alın teri döken,
terinin değerini alsın diye,
--Oturunca, dinleriken, umutlanırken iki kelam dinlesin diye
çaldık söyledik.
--Arsızın arsızlığını, yolsuzun yolsuzluğunu, hırısızın hırsızlığını,
sahtekarın sahtekarığını, dalkavuğun dalkavukluğunu, alçağın da alçaklığını
sen, siz, sizler söyleyemiyorsunuz diye, sizin için, sizin adınıza çalıp
söyledik.
--Işık, aydınlık her zaman tehlikelidir, karanlık
aşırıcılarına.
--Oysa biz ortaya söylemiştik. Ama, suçlu olan suçu üzerine
alınırmış meğer. Oysa, biz herkese söylemiştik.
--Siz,
--İngiliz yazar Thomas More'un, VIII. Kral Henry'nin
kilisesinin başına geçme isteğine karşı çıktığı için, hain ilan edilerek,
--Marcus Tullius Cicero (MÖ 3.1.106 -MÖ 7.12 43)'nun, Roma
Döneminde tek adam rejimine karşı Cumhuriyet'i savunduğu için,
--Fıransız kadın yazar, düşünür, kadın hakları savunucusu
Olympe De Gouges'un, dönemin erkek egemen özgürlük bildirgesine cevaben Kadın
ve Yurttaş Hakları Bildirgesi`ni yayımladığı için giyotin ile İDAM
EDİLDİKLERİNİ; yine siz,
--Divan edebiyatının en büyük hiciv şairi NEF-İ'nin,
Padişah'ın dikenli dizelerine yasak
aldırmayıp, hiciv söylemine devam edip, sonunda da, Sadrazam Bayram Paşa’yı
hicvetmesi sonucu,
--Bu gün "HAYDAR, HAYDAR" diye türküsünü
söylediğiniz, Azeri/Türkmen "Hurufi" divan şairi Seyid/İmadeddin
Nesimi'nin, “Tanrı’nın insan yüzünde tecelli ettiğini”, “vücudun bütün
organlarını harflerle açıladığı” için ve bu fikirlerin de İslam'a aykırı olduğu
gerekçesi ile derisi yüzülerek idam edilip,
ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ;
--16'ıncı yüzyılda yaşamış, Türk-Alevi halk şairi ve ozanı
Pir Sultan Abdal'ın, "Şah" dediği için, "Hızır Paşa bizi berdar
etmeden,/ Açılın kapılar Şah'a gidelim./ Siyaset günleri gelip yetmeden/ Açılın
kapılar Şah'a gidelim." diyerek asıldığını,
--Duymuşsunuzdur da, NEREDEN BİLECEKSİNİZ!..
--"Taş duvarlar yıkıp geldim/ Demirleri söküp geldim
Hayatımı yakıp geldim hey/ Siz benim neden kaçtığımı
Nereden bileceksiniz" diyen ve kahrından ölen Ahmet
Kaya'yı,
--BENİM GİBİ NEREDEN BİLCEK, nasıl duyacaksınız?
--İşte bütün mesele bu ey halkım.
--Salak değilim. Akılsız hiç.
--Ama ben, ama ben en çok SİZİ SEVDİM. Hem de sandığınızdan
da çok. Sizin için, evet sizin için SİZİN İÇİN YILDIZLAR ARASINDA olacak kadar.
--Anlayanlar, ağlayanlar, yüreği yananlar:
--"Ala Şafağında Ülkemin Yıldız Uçurmak Varken/ Oturup
Yıldızlar Içinde/ Kendi Buruk Kanımı Içtim/ Ne Garip Duygu Şu Ölmek?
Anne!.."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.