Antalya’nın başının püsküllü belası olan taş ve mermer ocakları sonunda kekik üretimini de vurdu.

Kekik, Akdeniz iklimine has bir bitki olarak biliniyor.

En çok kekik hasadı da Antalya’da yapılıyor.

Torosların 4 bin 500 metre yüksekliğinde toplanıyor kekik.

Kekik toplayıcıları evlerinden 3-5 gün ayrı kalıyor bu zahmetli işi yapmak için.

AKP iktidarı ile birlikte türeyen maden dostları(!) dağlar, ormanlar, sulak alanlar, vadilerden sonra bu kez kekik bitkisinin yetiştiği Torosların zirvesine el attılar.

Kekik üretimini geliştirmek, ihracatını artırmak adına Antalya’da önemli çalışmalar yapılıyor.

Ancak Torosların üzerine kabus gibi çöken taş ve mermer ocakları yüzünden kekik hasadı gerektiği gibi yapılamadığı için Tıbbi Aromatik Bitki Sektörü büyük sıkıntı yaşıyor.

Akdeniz Doğal Tarım Ürünleri firmasının sahibi ve Antalya Ticaret Borsası Aromatik Bitkisel Ürünler Reçel ve Pekmezciler Meslek Komitesi Üyesi Şaban Acar çok dertli bu konuda.

Taş ve mermer ocaklarının kekik ürününe ve hasadına büyük zarar verdiğini vurgulayarak, şunları söylüyor :

“Taş ocağı ve mermer ocağı çalışmaları neticesinde üretim alanlarımız yok ediliyor. Bu konuda çalışmalar yapılmalı. Bir dönem gelecek o dağlar bitecek. Taş ve mermer ocaklarının açılması gerekliyse, devlet onları farklı bölgelere yönlendirmeli. 30 ton kekik alınan bölgeden şimdi sadece 1 ton kekik çıkıyor”

Sektöre gönül verenlerden İnan Tarım’ın sahibi Abdullah İnan’da dertli mi dertli.

İnan, ‘Kırsaldan kente göç, toplayıcı sayısını azalttı. Kırsalda yaşam kalitesini artırmadığımız sürece bu göç devam edecek, biz de ürün toplayacak adam bulamayacağız”

Abdullah İnan, Türkiye’nin hızla gıda krizine gittiğini de belirterek, şu çarpıda saptamalarda bulunuyor :

“ Mermersiz olabiliriz ama gıdasız olamayız. Sektörümüzde toplayıcı sayısı ve üretim miktarında azalış bulunmaktadır. Toplayıcılık neden yok oluyor. Tarım Bakanlığı bu konuda diğer kurumlarla organize çalışıp, kırsala yatırımı artırıp, oradaki insanların yerinde istihdamını sağlayıp, tarıma kazandırmalı”

Artık Torosların zirvesinde ile maden ocakları boy gösteriyor.

Sadece kekik gibi önemli bir ürünün yok olması değil, yaban hayatının da büyük ölçüde sıkıntıya girdiği bir gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Hal böyle iken hükümet ormanları imara açıyor, hızını alamıyor sahilleri beton yığınlarına teslim etmek istiyor.

Tek hedef, tek düşünce var para kazanmak.

Hükümet de, yandaşları da asla geri adım atmıyor, uyarılara kulak asmıyor, bildiklerini okumaya devam ediyorlar.

Doğa dostu bir Antalyalının şöyle feryat ediyor :

“ Feslikan Yaylası’na doğru çıkıp, Antalya’nın doyumsuz güzelliğini izlemeyi düşünüyordum. Gözlerime inanamadım, büyük şok yaşadım, Antalya’nın gerdanlığı dağlar delik deşik olmuş. Toroslar resmen öğütülmüş, parçalanmış, delinmiş, Antalya’nın yemyeşil ormanlarının, bitki örtüsünün yerini çıplak bir örtü ele geçirmiş. Bu resen bir cinayet, kim izin veriyorsa, kim bu cinayeti işliyorsa hesabını da vermeli”

Şimdi sormak lazım :

Antalya bu kadar sahipsiz mi ?

Antalya, iktidar ve yandaşlarına atalarından miras mı kaldı ?

Bu ormanların, dağların, sulak alanların, yeşil dokunun, tarım alanlarının talanının hesabını kim nerede ve nasıl verecek.

Gelecek kuşaklara böyle bir Antalya bırakmak bize yakışır mı ?

Bu kötü gidiye dur diyecek bir irade yok mu ?

Antalya’nın talanına Antalya’nın dinamikleri niçin seyirci kalıyor ?

Devletin ilgili kurumları neden başlarını kuma sokmak da ısrar ediyor.

Bir gün o dağlar da bitecek..

Bir gün ormanlar da bitecek..

Bir gün Antalya da bitecek..

Geriye ne kalacak ?