
İbrahim Akkaya
Lozan ve sansür…
Bugün 24 Temmuz, iki önemli günün yıldönümü..
Birincisi Lozan Barış
Antlaşması..
İkincisi Türk
Basınından sansürün kaldırılışı..
Kimi çevreler 24 Temmuz’u bu yüzden ‘Basın Bayramı’ olarak da anıyor..
Ancak basın açısından 24 Temmuz’un Basın Bayramı olarak
anılması ya da kutlanmasının pek anlamı kalmadı..
Her fırsatta basın özgürlüğünden söz edilse de, günümüzde
özgür basından söz etmek hemen hemen olanaksız gibi..
Çünkü muhalif basın üzerinde ciddi bir maddi ve manevi baskı
var..
Gazeteler ve
gazeteciler özgü yazamıyor, çizemiyor, konuşamıyor.
İktidara yakın basın kuruluşları ve çalışanları bir eli
yağda, bir eli balda tatlı bir hayat sürekken, diğerleri ayakta kalmak için
adeta onur savaşı veriyor.
Öncelikle gazetecilerin
örgütlenme hakkı adeta yasaklı..
Yüzlerce gazeteci işsiz, güç şartlarda iş bulanlar ise her
türlü sosyal güvenceden yoksun, kaderleri patronun iki dudağının arasında.
Çok sayıda gazeteci cezaevinde..
Basının böylesine savunmasız konuma düşmesindeki en önemli
neden özellikle yaygın basın denilen gazette ve televizyonların sahiplerinin
gazetecilikten gelmeyişi..
Çeşitli sektörlerde iş yapan, devasa ihaleler kazanan medya
patronları gazete, televizyon, dergi ve radyoları baskı-savunma aracı olarak kullandırıyorlar..
Günümüzde gazetecilik
gerçek anlamda habercilik, halkın bilgi edinme hakkını kullanma yerine meskeekdaşları için ihbarcılık, iftira
üretme, yalan haber üretme aracı haline getirildi.
Basın gibi çok önemli bir silahı eline geçirenler Türkiye’de
demokratik düzeni değiştirme girişimine kadar götürmekten çekinmediler..
FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz hain kalkışması bunun en net
örneklerinden birisi..
Pek çok sektörde
olduğu gibi FETÖ basının içinden de tam olarak temizlenmiş değil..
Dün FETÖ’ye övgü
düzenler,FETÖ’nün okullarına geziye gidenler, FETÖ’den maaş alanlar,
gazetelerini FETÖ’nün ilanlarıyla yaşatanlar, bugün sözde FETÖ’cü avına
çıkarak, kendilerini aklamaya, gizlemeye çalışıyorlar..
Eğer bugün basın üzerindeki baskılar artmışsa, bunda FETÖ
belasının katkısı çok büyük..
24 Temmuz’u asıl taçlandıran Lozan Barış Antlaşması
kuşkusuz…
Destansı bir mücadele
sonunda düşmanı denize döken Türkiye’nin savaş alanından sonra diplomasi
alanında kazandığı ikinci zafer Lozan..
Kimi çevreler karalamaya, yıkım, mağlubiyet olarak lanse
etmeye çalışsa da Atatürk, İnönü ve
silah arkadaşlarının askeri zekalarını diplomasisi de gösterip, mağrur dünya
devlerini dize getirdiği antlaşmadır Lozan..
24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde Türkiye, masada
Birleşmiş Milletler Temsilcileri ile
birlikte Birleşik
Krallık(İngiltere)Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya,
Bulgaristan,Portekiz, Belçika ve Yugoslavya’yı dize getirerek, ikinci bir
zafer kazanmıştı.
Lozan ile Türkiye, Anadolu’da
konuşlanmış olan ülkeleri milil sınırlarının dışına attı..
Ekonomik, siyasal ve
hukuksal konularda çok büyük kazanımlar elde etti..
Türkiye’de bir Ermeni
devleti kurulmasını engellediği gibi kapitülasyonlar gibi milli gelirlerimize
konulan temlikleri kaldırdı..
İtilaf devletlerine savaş tazminatı vermeyi kabul etmedi..
Boğazlardaki yabancı egemenliğine son verdi..
Lozan Barış Antlaşması’nın kazanımları çok..
Her şeyden önce
Türkiye bağımsızlığını ilan etti..
Türkiye toprakları üzerinde yabancıların söz sahibi
olmasının önüne geçti..
Lozan’ı bu nedenle unutmamalıyız, unutturmamalıyız..
Unutturma çabalarına, karalama çabalarına ise karşı
çıkmalıyız..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.