İmar ve mülkiyet sorunlarının rekor düzeyde olduğu kentler arasında yer alıyor Antalya’da..

Net bir rakam yok.

Ancak Antalya’da 60 ila 70 bin arasında ruhsatsız bina olduğu söyleniyor.

Elbette en çok ruhsatsız bina Kepez bölgesinde bulunuyor.

Antalya’nın gecekondu merkezi konumundaki Kepez’de imarlı binaların büyük bölümünün de projesine aykırı yapıldığı biliniyor.

Siyasetçilerin oy uğruna yıllarca yapımına göz yumdukları gecekondulara yine sandıktan avantajlı çıkma düşüncesiyle elektrik ve su aboneliği verilerek yarı yasal hale getirilmiş olması da dikkat çekici.

Antalya için çeşitli tarifle yapılır..

Türkiye’nin modern yüzü olduğu söylenir, turizmin başkenti olduğu söylenir, Avrupa ve dünya kenti olduğu iddia edildiği gibi bir kültür ve sanat kenti olduğu da vurgulanır.

Bunca övgüye karşılık Antalya’nın sorunların altında ezilen, sancılı büyüyen ve giderek yaşanabilirlik kıstaslarının azaldığı bir kent olduğu gerçeğini de unutmamak gerekli.

Antalya gibi bir kentin adam gibi bir imar planının bulunmayışı belki de en büyük şansızlığı..

Antalya’nın Nazım İmar Planı’nı yapanların Antalya gerçeklerini gözardı ederek, kentin rantını kullanmak isteyenlerin etkisinde kaldıkları da bir diğer önemli nokta..

Daha da önemlisi Antalya’nın planlarının siyaset-rant ikilisinin elinde sık sık delindiği, planların uygulanması ve disipline edilmesinden sorumlu olanların da koltuk kavgasıyla yaşananlara kayıtsız kalması, ya da görmezlikten gelmesi.

Şurası yad sınamaz bir gerçek ki Antalya’da 1970-1990 yıları arasında rekor sayıda imar cinayeti işlendi.

Plan tadilatları ile Antalya’nın geleceği çalındı, kimi çıkar guruplarının denetimine bırakıldı.

Rantçılar ile siyasi otoritenin elbirliği ile yapılan plan değişikliklerinin sancısını bugün Antalya’da daha çok çekmeye başladı.

Yasa dışılığı alışkanlık haline getirenler ile yasaların uygulamasında görevlerini yerine getirmeyenlerin önemli bir bölümü bugün bir eli yağda, bir eli balda hayat sürüyorlar.

Antalya’da özellikle yapılaşmada hukuksuzluk bir hakmış gibi görüldü yıllarca, bugün de kimi şahıs ve guruplar aynı anlayışı sürdürmek istiyor.

O nedenledir ki belediye ekipleri kaçak ve ruhsatsız yapılaşmanın önlenmesinde zaman zaman çaresiz kalıyor.

Yerel yönetimler kaçakları ve ruhsatsızları saptayıp, iş ceza ve kapatma aşamasına gelince bu kez yargı kararları devreye giriyor.

Çok ilginçtir kaçak ve ruhsatsız yapılarla ilgili idare mahkemelerinden çıkan yürütmeyi durdurma kararları yasa dışılığı teşvik ediyor, bununla da kalınmıyor, projenin dışına çıkarak kafasına göre iş yapanlar, mahkeme kararlarından cesaret alarak’ zaman kaybına neden oldu, mağdur oldum’ bahanesiyle belediye aleyhine dava da açıyorlar.

Antalya, imar konumsunda çok büyük sıkıntılar yaşıyor.

Sorunları çözme aşamasında bugüne kadar çok ciddi ve ayakları yere basan planlamalar yapıldığını söylemek olanaksız.

Büyükşehir Belediyesi’nin bir süreden beri üzerinde çalıştığı 25 bin ölçekli Nazım İmar Planı, Kent Konseyi’nde ilk köz görücüye çıktı masaya yatırıldı.

Yeni planın en önemli bölümünün de mahkeme kararı ile iptal edilen Kırcami bölgesinin imarı oluşturuyor.

2023 vizyonu ile hazırlandığı nazım planda Kırcami’de 120 bin ila 190 bin arasında nüfusun yaşaması öngörülüyor.

Kırcami planlamasında ‘yeşil alan yoğunluğu’ oluşturulma hedefi ortaya konuyor ve bunu sağlamak için de ‘imar hakkı transferi’ adıyla yeni bir model geliştiriliyor.

İmar hakkı modeli ile ilgili ayrıntılı bilgiye henüz sahip değiliz.

Bir transferden söz edildiğine göre Kırcami’de vatandaşların bir bölümünün başka bölgelere taşınması düşünülüyor.

İmar transferi modeline Kırcami halkı nasıl bakar, uygulama nasıl olur bunu bekleyip göreceğiz.

Şunu kimse aklından çıkarmamalı..

Kırcamililerin artık bekleyecek sabrı da gücü de yok..

Siyasi hesaplar bir kenara bırakılıp Kırcami’nin imar sorunu ivedilikle, hemen zaman kaybetmeksizin çözülmeli..

Bu sorunu çözenlerin adı şüphesiz Antalya’nın tarihine altın harflerle yazılacak..