Antalya Ticaret Borsası, çok çarpıcı bir araştırmaya imza attı.

Araştırmadan çıkan sonuç kaygı verici.

Şöyle ki son 10 yılda Antalya’da tam 267 bin 469 dönüm tarım toprağı inşaata kurban edilmiş..

Tarım topraklarındaki bu edişe verici azalmanın yıldırım hızıyla da devam ettiği gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Tarım topraklarındaki bu kaygı verici azalışa rağmen Antalya hala Türkiye’nin en önemli yaş sebze ve meyve ambarı konumunda.

Antalya tarımı sadece Türkiye’yi doyurmakla kalmıyor, yaş sebze ve meyve ihraç ederek döviz gelirlerimizin artmasına da katkıda bulunuyor.

Antalya’yı tarif ederken ‘ 3T ‘ den söz edilir.

Bunlar turizm, ticaret ve tarım..

Ebette turizm de ticaret de çok önemli..

Ama tarımın önemi çok büyük..

Tarım yapılamazsa, Antalya’da en net örnekleri görüldüğü gibi tarım alanlarını azalırsa gıda sorunu ortaya çıkar, gerekli önlemler alınmaz ise açlık kapımızı çalar.

Tarım toprakları azaldığı gibi, verimliliğin de düştüğü gözardı edilemez.

Yeni 3T’den tarım Antalya’da S.O.S veriyor..

Bu tehlikeyi cesurca söyleyenlerin sayısı bir elin parmaklarını ne yazık ki geçmiyor.

En yetkili ağızlar bile fincancı katırlarını ürkütmemek için kafalarını kuma sokmayı yeğliyorlar.

‘Bana dokunmayan yılan’ misali gerçekleri söylemekten çekiniyorlar.

Tarım toprakları inşaata, yani betona kurban edildiği gibi, tarım alanları ile birlikte meralar, ormanlar gibi doğal zenginlikler de yapılaşmayla açıldı için doğal denge de bozuluyor.

Bilinçsiz tarım, özellikle ilaç kullanımındaki yanlışlar da verimin düşmesinde etken oluyor.

Antalya Ticaret Borsası(ATB)Başkanı Ali Çandır, çok önemli bir noktayla parmak basarak, Antalya’da tarım yapılabilir arazi miktarının yüzde 17-18 oranında olduğunu vurguluyor.

Dünyada tüm sorunların temelinde gıda ve suya ulaşımın yattığını altını çizen Çandır, tarım topraklarını korumanın herkesin boynunun borcu olduğunu söylüyor.

Ali Çandır’ın şu uyarına kulak vermeliyiz :

"Topraklarımız olmadan beslenme politikalarını oluşturamayacağımız gibi, toplumumuzun besin ihtiyacının karşılanmasını da tehlikeye atmış oluyoruz, bu durum günümüzde kendini sadece fiyatlar düzeyinde belli ediyorken, gelecek kuşaklarımızı durumun böyle devam etmesi halinde büyük bir tehlikeyle baş başa bırakmış olacağız. Günümüzde bazı ülkeler tarım ve gıda ürünlerini cephane olarak görmekte ve hatta kullanmaktadır. İleride açlık, kıtlık gibi terimlerle karşılaşmak ve kötü durumlara düşmek istemiyorsak şimdiden önlemlerimizi almalıyız”

Tarım alanlarının hızla azalıyor olması, kır ile kent arasındaki yapının sosyolojik açıdan büyük çöküntüler yaratacağı gibi, çevrede doğal yaşam, ekolojik denge ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuzluk giderek artacak, yarın çok daha kaygı verici tablolar karşımıza çıkacak.

Tarım topraklarının kişisel çıkarlar için imara açılıyor olması Antalya ve Türkiye’nin geleceği açısından tehlike çanlarının daha hızlı çalmaya başladığının işaret olarak algılanmalı..

Antalya’da tarım topraklarını ne yazık ki plansız ve çarpık kentleşmenin kurbanı oluyor.

AKP hükümetinin tarım politikası dışa bağımlığını artırdığı gibi, özellikle torba yasalarla yapılan düzenlemeler tarım topraklarının farklı sektörlere kaymasına neden oluyor.

Turizmin başkenti olarak anılan Antalya’da turistik tesislerin gereksiz büyüklükte olması, konaklama alanlarının yapımında abartıya kaçılması da tarım topraklarını tehdit eden gelişmeler olarak görünüyor.

Türkiye AKP hükümetinin yanlış politikaları yüzünden hızla tarım ülkesi olmaktan çıkarken, hükümetin topluma aşırı lüks tüketim alışkanlığı kazandıran uygulamaları da tarımın önemini hızla kaybetmesi sonucunu ortaya çıkarıyor..