
Cengizhan Gököz
İNTİKAM OPERASYONU
İnsanlar arasında kullanılan yaygın bir deyim bulunmaktadır.
‘Biz bu filmi daha önce seyretmiştik..’
Evet…
AKP zihniyetinin laik ve Atatürkçü çizgide kurulan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ ni yıkma ve yerine sıradan dinci, teokratik bir İslam Cumhuriyeti kurma yolunda başta TSK olmak üzere aydınlar, sanatçılar, bilim adamları ve gazeteciler hakkında başlattığı soruşturmalarda; binlerce kişi sabaha karşı yapılan arama, yakalama, gözaltı ve tutuklama işlemleri ile yıllarca cezaevinde acı çektiler…
Bunların içinde, aydın Türk kadını Prof. Türkan SAYLAN dahi bulunmakta idi.
Merhume Saylan, kanser hastalığının pençesinde son günlerini yaşarken bu acılara maruz bırakılmıştı.
Yaşları 70 ve üzerinde olan birçok komutan, cezaevlerinde hasta halleri ile çile çekmiş ve bir kısmı intihar edip, bir kısmı hastalanarak ölen bu insanlar için, iktidarın başı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan;
‘Türkiye’ nin bağırsakları temizleniyor..’
‘Türkiye demokratikleşiyor…İleri demokrasiye ulaşıyoruz.’
‘Türkiye’ yi askeri darbelerden ve vesayetten kurtarıyoruz…’
Şeklinde beyanlarda bulunuyor, sürekli yargıya ve kolluğa talimatlar veriyordu.
İşi o kadar ileri götürdü ki,
Başbakan bu davaların Savcısı olduğunu söyleyecek kadar yapılan hukuksuzlukların arkasında durdu.
Ta ki,
Mübarek 17 ve 25 Aralık operasyonları yapılana kadar.
Kendisi, çocukları velhasıl ailesi ile Bakanlarının ailesi hakkında başlatılan hırsızlık ve yolsuzluk operasyonlarını bahane ederek, yargı ve emniyette büyük operasyonlar başlatan Başbakan HSYK’ yı Adalet Bakanlığına bağlayan düzenlemenin yanı sıra Üst Düzey Adli Kolluk (17 Aralık soruşturmasını başlatan) ve Savcılar ile arama el koyma ve tutuklama kararı veren Hakimlere göz dağı verecek her türlü idari cezayı uygulamakla kalmayıp dosyaları ellerinden alma yolunu seçen iktidar şuanda bu kadrolara karşı her türlü usulsüz hukuk yollarını uygulamaktadır.
Gerekçe paralel ve derin bir yapının mevcudiyeti…
Gülen Cemaatine yakıştırılan bu isnat sonucunda, Başbakan hukuksuz olarak yargıya talimat vermekte ve yargısız infazlar önceden olduğu gibi önceki hukuksuzlukları yaptırdıkları kişilere yöneltmektedir.
Bazı ulusalcı ve solcu kesimlerde Başbakan’ ın bu tavrına anlaşılmaz bir biçimde destek verilmekte ve hatta intikam çığlıkları atılmaktadır.
Bu son derece yanlış ve sağlıksız bir tavırdır.
Her iki hukuksuzluğu gerçekleştiren siyasal iktidar ve onun başıdır.
Daha önce beğenmediğimiz hukuksuz tavırları, bugün bu hukuksuzluğu yaptırdıklarına karşı uygulayanlara alkış tutmak önceki hukuksuzlukları meşrulaştırma anlamına gelir.
Hiçbir demokratik ülkede yürütmenin başı yargıya talimat veremez.
Gerekçesi ne olursa olsun…
Daha önce darbecilik ve casuslukla suçladıklarını, hukuksuz olarak göz altına alan ve tutuklayanları darbecilik ve casuslukla suçlamak, ancak kendisine sorgulamadan oy veren belli bir kitleyi tatmin edebilir ve inandırabilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimine çok az kalan bir zamanda Başbakan’ ın ne kadar hukuka saygılı ! ve demokrat ! olduğunu anlamak için bu çelişki yeteri kadar açıklama yapmaktadır.
Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.