
Gürkut Acar
İktidarın gizlediği amaç
Sürekli şekilde geriye gidişin taşlarını döşeyen iktidar; şimdi de “müftülere nikâh kıyma yetkisi veren” yasa tasarısını kamuoyunun gündemine getirdi. Buna tepkiler gecikmedi. Kadın Dernekleri, aydınlar, yazarlar, çağdaş dünyanın tüm insanları, haklı olarak, karşı görüşlerini bildiriyorlar.
Acaba AKP neden bugün böyle bir tasarıyı gündeme getirdi?
Zamanlamaya dikkatinizi çekmek istiyorum; tam da muhalefetin sesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kısılmasını sağlayan İç Tüzük Değişikliğinin kabulünden hemen sonra kamuoyunun dikkatleri bir başka yöne çevriliyor.
Oysa Türkiye’nin şu anda çok büyük sorunları var.
Parlamenter sistem yok edildi. TBMM’nin yetkileri elinden alındı. Şekli bir yasama meclisi haline getirildi. Bakanları ve Cumhurbaşkanını denetleme olanakları yok edildi.Muhalefetsiz, göstermelik bir meclis oluşturuldu.
Ege denizindeki egemenlik haklarımız ihlal edildi. 18 adamız işgal edildi. İktidardan çıt yok.
Suriye’nin toprak bütünlüğü bozuldu. PKK’nın işgal ettiği Arap topraklarında yeni kantonlar oluşturuldu. Suriye’de Amerika Birleşik Devletleri; Türkiye’nin muhalefetine karşın PKK’nın Suriye Kolu olan YPG’ye silahlar, zırhlı araçlar, zırh delen bombalar veriyor, sekiz adet üs kuruyor; Türkiye, eli kolu bağlı, olanı biteni seyrediyor, İncirlik üssünü kapatamıyor, güya Almanya’yı oradan kovuyor.
Ordumuzun yurtsever, iyi yetişmiş, ülkemizin bağımsızlığına düşkün kadroları tasfiye edildi. Genel Kurmayın kozmik odalarındaki bilgiler; uydurma bir suikast dedikodusuyla yabancı gizli servislerin eline geçti.
Ordumuzun temelini oluşturan askeri liselere yoksul fakat zeki halk çocukları sınavla girerken yıllarca soruların çalınmasına göz yumularak hak etmemiş olanlara sınav kazandırılarak Fetullah Gülen Terör Örgütü’nün palazlanması sağlandı.
Sadece askeri liseler değil, bir savaş anında deneyli, hazırlıklı, araştırmacı Gülhane Askeri Tıp Akademisi başka kurumlara devredilerek, sivilleştirildi, bir bakıma kapatıldı. Ordumuzun çok değerli komutanları uydurma kanıtlarla yıllarca hapiste yatırıldı. Yapılanların bir komplo, tuzak, hile olduğu yargı kararlarıyla ortaya çıktığı halde itibarları geri verilmedi, görevlerine dönmeleri sağlanmadı.
Böylece Türkiye Cumhuriyeti Ordusu halkın çocuklarından oluşuyorken; giderek paralı duruma dönüştürülmeye hazır hale getirildi.
Bütün bunların sonucunda, ABD’nin ileride Türkiye’de iç savaş çıkacağı ve buna müdahale edeceğine ilişkin bir senaryo fısıltı gazetesiyle, sosyal medya yoluyla yayılmaya başlandı.
Bütün bunlar olurken iktidar; müftülere nikâh yapma yetkisini gündeme getiriyor.
Bununla iki şey yapıyor: birincisi gündemi değiştiriyor, önemli konuları gündem dışına itiyor. İkincisi Allah’ı ve Dinsel ögeleri kullanarak Türkiye’deki muhafazakâr tabanı kendi etrafında kilitliyor. Türkiye’yi ikiye ayırıyor: kendisini destekleyenleri Müslümanlar ve kendisinin aleyhinde olan herkesi “dinsizler” (!) olarak yaftalıyor.
Muhalefete muhalefet eden MHP de bunu destekliyor.
Türkiye’deki laikler MHP’nin güya Atatürkçü olduğunu, bu nedenle laiklik ilkesine sahip çıkacağını düşünüyorlardı. Bu son gelişmelerle MHP’nin 1965 Adana Kurultayında almış olduğu “dini siyaset için kullanma” kararının hâlâ geçerli olduğunu ve AKP ile aralarında sadece küçük bir renk farkı olduğunu anladılar.
Türkiye’deki gerçek anlamda muhafazakâr, dinin siyasete alet edilmesini istemeyen, namazında-niyazında olan yurttaşlarımızın; giderek parçalanmaya ve iç savaşa sürüklenmekte olan ülkemizin durumunu görerek, bu tip hilelere karşı çıkacaklarına inanıyorum.
Türkiye’de dindar yurttaşlarımızın ibadet ve inançlarınıve özgürlüklerini koruyan gerçek sistemin laik, demokratik, Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini attığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu bildiklerini düşünüyorum.
Dindar-Laik tartışması bir kandırmacadır.
Gerçek tehlike, Türkordusunun tasfiyesi, zayıflatılması, moralinin bozulması, güçlü subayların ordudan dışlanması ve tıpkı Yugoslavya’da olduğu gibi NATO’nun ya da ABD’nin olası işgali ve Türkiye Cumhuriyetini parçalara bölerek dağıtmasıdır.
AKP iktidarı bunu sağlamaktadır.
Tek devlet, Tek vatan, Tek Millet, Tek Bayrak söylemleri tamamen göstermeliktir. Öyle olmasaydı, Doğu Anadolu Bölgesi yıllarca PKK’ya teslim edilmezdi..
RTE, güya İsrail ile ABD ile AB ile kavgalıdır. Gerçekte ise O’nlar ne hedef vermişlerse onu yapmaktadır. Hedef Türkiye Cumhuriyeti’nin toptan tasfiyesidir. Devlet kadrolarına eş, dost, akraba, yandaş doldurulmaktadır. Devleti FETÖ işgal edecekti, şimdi AKP oligarşisi işgal ediyor.
Ülkemizin parçalanmasını, Doğu Anadolu’da bir Kürt ve bir de Ermeni devleti kurulmasını öngören Büyük Orta Doğu Projesi (BOP)’un Eşbaşkanı olduğunu iftiharla söyleyen o zamanların Başbakanına şimdi hileli bir halkoylamasıyla devletin bütün yetkileri verilmiştir. Bu da geleceğimizi tek kişinin eline bıraktığımız anlamına geliyor: BOP Eşbaşkanına…
Etkisizleştirilen parlamento, zayıflatılan ordu, susturulan muhalefet, baskı altındaki gazete ve medya kuruluşları, halkın doğru haber alma hakkının elinden alınması, yargının iktidarın emrine girmesi, çöküşe giden adımlardır.
AKP’nin devleti işgal ve cumhuriyeti dönüştürme programı parçalanma programıdır ve halkımız bunu mutlaka defedecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.