
Nizamettin Özmen
İktidarın filikasındakiler....
Ruzi Nazar; CIA'nın ilk Türk casusu. O'nun hikayesini anlatan kitabı okurken Sovyetler'in, haklarını gasp ettiğini, parmaklarında ki yüzüğe kadar aldıklarını anlatır. Bunun sonucunda bir gün Sovyetlerin Kızılordu'sunun Nazilerle savaşırken, Türklerin Naziler tarafına geçtiğini anlatır. Bunun nedenini de "Naziler savaşı alırsa, Sovyetler’in ellerinden aldığı haklarını geri vereceğini zannettiklerini söyler.
Ancak bunun da doğru olmadığını ekler anılarına. Kimsenin kimseye özgürlük verme derdi yoktur. Hitler'in hedefi yeraltı kaynaklarıdır.
Oysa gerçekte öyle olmadığını anlatır.
Şimdi içinde bulunduğumuz seçim atmosferinde tıpkı 2015'te ekonomi yüzünden seçimi kaybettiğinde koalisyona razı olmayıp, 3 ay sonra gündem değiştirip seçimi aldığı günü hatırlayın. 2015 Yazında gittiğimiz seçim öncesi ülkenin gündemi yine kaynamayan tencere, yine ekonomiydi.
Terör 4. sıradaydı. Ancak seçim sonucu istediğimiz gibi çıkmayınca (arşivlere bakarsanız) 3 ay içinde Türkiye'nin değişik yerinde bombalar patladı, insanlar öldü ve terör ülke gündeminin 1. sırasına yerleşti, iktidar seçimi yeniden kazandı.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bugün oynadığı oyun, yani PKK'yı, terörü ortaya koyarak oy devşirme, gündemi değiştirme planıdır. Stalin'in "Sistemin oturması için insanlar ölebilir" dediğini yazan kitaplar gelir aklıma.
Bu da nasıl bir ruh halidir ki kendisi de yanına Hüdapar'ı almıştır.
Şimdi ben başka bir yere yürüdüm. Çanakkale Savaşı'nda bu coğrafyadaki bütün etnik kökenler birlikte savaştılar Kurtuluş Savaşı'nda da öyle ama hiçbirinin, (ayrımcılığı sevmiyorum) işte Kürt’tü, Laz’dı, Çerkez’di, Arap’tı gibi ayıracak olursak bu insanların hiçbiri ırk üzerinden ayrışmadı. Kimse kimseyi ötekileştirmedi. Ya da din üzerinden de bakarsanız (Müslüman, Yahudi, Ortodoks, Ermeni) gibi hiçbirisinin amacı bu ülkeden pay almak değildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarını korumaktı, Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlet modeli olarak dünya konjektöründe o dönemde revaçta olan bir model olarak kurulmuştu. 1990'lı yıllarda Sovyetler'in dağılmasıyla birlikte Balkanları düşünün bir devletten beş küçük devletin doğmasını falan düşünün.
Galiba onun etkisiyle bizde de bu beklentiler arttı ya da dış güçler arttırdı diyelim. Ama en tehlikelisi misak-ı milli sınırları içinde sırf seçim kazanmak için yapılan ayrıştırma projesidir.
Bu arada bu seçim sürecinde "Tayyip gitsin yeter" "ama" ile cümleyi bağlayan arkadaşlar, iktidarı bilemem ama biz aynı gemideyiz. İktidar gemisine binmiyorsunuz, yandaki filikadasınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.