
İbrahim Uysal
Güzel şehrinde güzel adam Atatürk
Öyle şeyler var ki her yıl yapılmazsa, yazmasan olmuyor, olmaz. Eee ben de nasıl olsa her yıl diye de "suya tirit" üç kelam bir resim ile geçemem, geriye kalıyor, bir şeyleri karıştır ve sana yakışanı yap.
Sorun yakışanı
yapmak değil de, yakışacak kumaşı bulmakta.
Olay tarih
ve konu da Mustafa Kemal ATATÜRK olunca insan iki kere daha özenli ve dikkatli
oluyor, olması gerekiyor.
Ve bu
yüzden de, ülkenin ya da yörenin konu ile ilgili olabilecek aydın ve
akademisyenlerine, araştırma kurumu ve üniversitelerine, en başta ve özel
olarak da, kendi cebinden verdiği parası ile kurulan ve yine de çalıştıkları
kurumların dışında, bir de yine onun izni ile ödenen ek maaşlarını alanların
neredeyse kendisi ile ilgili bir şey yapmamalarına çok ama çok kızıyorum.
Dünyanın
her hangi bir ülkesinin Kurucu Liderinin özel bir konuda bile hakkında yazılan
yazıları, kitapları tararsanız, karşınıza ciltlerce kitap, dergi ve makale
çıkar.
Ama yer
kurduğu Ülke ve Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) ise, iğne ile kuyu kazmanız gerek.
BUGÜN
"6 MART", Atamızın Antalya'ya bin bir zahmet ile İzmir'den,
Antalya'mıza hangi yoldan ve nerelere de uğrayarak geldi, neler yaşadı;
bunların canlı tanıklarının anıları nelerdir deseniz, hiç yok değil elbette ki
ama öyle ulu orta bol da değil. O yüzden, yaşanan olayların kronolojik akışı
içinde yazmaya çalışacağım.
Yıkıcı bir
savaşın sonucunda kurulan T.C. tam kendini toparlayıp yapılandırmaya
çalışırken, Büyük Buhran/ 1929 Dünya Ekonomik Krizi yaşanmaya başlar ve 1930'lu
yıllar boyunca devam eder.
Atatürk,
bir yandan devletin kurumları ile yapılandırılması, diğer yandan da ekonomik
olarak gelişip, halkının refahının arttırılması için çabalarken, bu ekonomik
bunalım çok kötü olmuştur.
Yaşananları
yerinde görmek üzere sık sık Anadolu turuna çıkar. Bunlardan birisi de 1929
yılında sessizce yaptığı Eskişehir, İstanbul, Yalova, İzmir, Denizli, Isparta,
Burdur ve Antalya’ya ya seyahatidir (Kaynak Atatürk Ansiklopedisi) 1930 Mart
ayının başlarında İzmir'e gelir.
4 Mart
1930 günü, İzmir'den Aydın'a tren ile hareket eder ve Atatürk, 5 Mart 1930’da
Aydın'a gelir. (Kaynak KTB. Ant. İl Md)
Aynı gün
akşamı beraberinde Prof. Dr. Afet (İnan), İçişleri Bakanı Şükrü (Kaya), Ordu
Müfettişi Fahreddin (Altay) Paşa Emniyet Genel Müdürü Şükrü (Sökmensüer), Prof.
Dr. İsmail Hakkı (Uzunçarşılı) ve yaverleri ile birlikte kara yolundan
Denizli'ye hareket eder.
Isparta,
Burdur'un ardından 6 Mart 1930 günü öğleden sonra,16.00 suları Antalya'ya
gelir.
Atatürk’ün
geleceği haberi kentte büyük sevinç yaratır, Sokaklar aydınlatılır, temizlenir;
halk büyük bir coşku Kepez'de karşılar.
“Hoş
geldin. Sefalar getirdin. Yaşa, var ol Gazi” sesleri arasında, Antalya'nın
saygın ailelerinin evlerinden getirerek donattıkları, Yenikapı'daki Valiliğe
ait iki katlı köşkte, ağırlanır.
Antalya
Halkevi ve Türk Ocağı farklı etkinlikler düzenlerler.
Tüm
ilçeler akın akın Atalarını görmek üzere heyetler hazırlanır. 7 Mart 1930'da,
Korkuteli, Elmalı, Finike ve Manavgat'tan heyetler gelir. Gün boyu konukları ve
yetkililer ile görüşen Mustafa Kemal, 7 Mart saat 17.00 sularında şehirde bir
otomobil gezisine çıkar ve o zamanın Antalya'sı için çok önemli olan Buz
Fabrikasını ve Türk Ocağını ziyaret eder; Türk Ocağının Kütüphanesini, Sinema
ve diğer salonlarını gezer.
Mustafa Kemal,
bir yandan 1929 ekonomik bunalımının yarattığı sorunları, diğer yandan
Cumhuriyet sürecine karşı içten içe yaşananları yerinde görmek üzere sık sık
gezilere çıkmaktadır.
Atatürk,
halka önderliğin, örnek çalışmalar ile olacağına inanır idi. Bu yüzden de, 1925
yılında Ankara'nın batısında, parça parça farklı kişilerden satın aldığı
topraklarda Türk tarımı ve köylüsüne öncülük edecek örnek bir çiftlik
kuruyordu. Bu yüzden güzel örnekleri görüp, bilgi almak hoşuna gidiyordu.
O gün, 8
Mart, henüz "Dünya/Emekçi Kadınlar Günü" ilan edilmemişti ama Mustafa
Kemal ve kadınlı erkekli Antalyalılar için gün erkenden başlamıştı. Kaldığı
Köşk'ün çevresi insan seli olmuş, çepeçevre sarılmış, daha sonra da halkla
birlikte hem sohbet edip, hem de mutlu bir şekilde küçük bir şehir turu
atmışlardır.
Aynı gün
öğleye doğru, Antalya Arapsuyu'nda (Bugünkü Konyaaltı bölgesi) bulunan, o
sırlar bölge bataklık olduğu için pirinç ekimi yapılan "Mursi
Çiftliği"ne, limanda bulunan Rüstemiye Vapuru ile gidilir. Antalya
sahilinde bir gezintiden sonra, çiftlikte incelemelerde bulunur ve Mehmet Mursi
(BİLEYDİ)den bilgi alır.
Antalya
Ticaret Borsası'nın resmi sayfasında ki bir bilgi, benim Atalarımdan dinlediğim
bilgiler ile örtüşmüştü.
Atatürk,
çiftlikten ve çalışanların yaptıkları işten çok etkilenir ama gözünden de bir
şey kaçmaz. Çalışanlar hep esmer tenli arap işçilerdir. Bunu merak eder ve
savaş yılları Mısır'dan göç etmek zorunda kalan Mehmet Mursi Bey’e,
"neden" diye sorar.
O yıllar
ve sonrasında da uzun yıllar ATSO başkanlığın da yapacak Çiftlik sahibi Mursi
Bey de çalışanlar için, "Efendim, bilirsiniz bizim köylü biraz tembeldir,
o yüzden Mısır'dan getiriyoruz" deyince, ortam birden gerilir ve
hazırlanan yemeği bile yemeden, geldikleri yoldan geri dönerler.
Bu başlı
başına bir yazı konusudur ama özet. Atatürk, Osmanlı'nın "tebas"ı,
padişahın "kul"larından bir Millet yaratmaya, uluslaşma süreci
yürütmekte halkı umutlandırmaya ve cesaretlendirmeye çalışmaktadır. Ve 1 Mart
1922’de Büyük Millet Meclisi’nde (Henüz TBMM olmadığı, BMM yılları) yaptığı
konuşmada "Köylü, Milletin efendisidir", ayrıca ileriki yıllarda da,
"“Türk! Övün, Çalış, Güven!" diyecek ve anıtlara yazılmasına ses
çıkarmayacaktır.
09 Mart,
Pazar günü Serik, Büyükbelkıs Köyü'ndeki Aspendos Antik Tiyatrosunu görmeye
gider ve Müze Müdüründen ayrıntılı bilgiler alır;
10 Mart
Pazartesi, Antalya Müzesi’nde olduğunu öğrendiği el yazması tarih kitabını ve
Kuran-ı Kerimi inceler. Öğle yemeğinden sonra açık havada bir hurma ağacına
dayanarak şehir hakkında bilgi alan Atatürk, bir yandan Beydağlarının
karlarına, diğer yandan güneş ve denize bakarken "Hiç şüphesiz ki Antalya
dünyanın en güzel yeridir” der. Falezlerin ucundan görünen yerlerin nereler
olduğunu sorar ve "Rumkuş" yanıtını alır. Çok canı sıkılır, ondan sonra,
burası "Erenkuş" olarak değiştirilir. Telgraf ile Ankara'dan ve
yurdun dört bir yanından bilgiler ile çalışmalarını aralıksız sürdürür.
11 Mart
Salı günü Atatürk deniz yoluyla devam edeceği yurt gezisi programında değişik
yaparak, daha sonra gele sözü vererek, nedeniyle son vererek Burdur üzerinden
geri döner ve 12 Mart 1930 günü Ankara'ya ulaşır.
Atatürk'ün
diğer Antalya ziyaretleri:
Ege Vapuru
ile 10 Şubat 1931’de İzmir’den Antalya.
Daha önce
plan yapmasına karşın gidemediği Alanya'ya, 18 Şubat 1935’de Zafer torpidosu
ile gelir. Burada yarım gün Alanya hakkında bilgiler aldıktan sonra, öğleye
doğru Antalya’ya gelir ve;
19 Şubat
1930 günü geldiği heyet ve vapur ile Antalya'dan ayrılır.
Ülkede
devrimler, isyanlar, TBMM'de muhalif yapılar, 1929 ekonomik bunalımın etkileri,
Hatay sorunu derken yaşama yorgun düşen Mustafa Kemal Atatürk, 1938 yılı
planında da ANTALYAYA GİTMEK var iken, sağlık sorunları onu bu,
"Hiç
şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir” dediği şehrine, gitmesine izin
vermemiştir.
Ama onu
Antalyalı hemşerileri hep kalplerinin en güzel yerinde taşıyarak, her gün
gezdirmektedirler.
Kim bilir
belki bir gün, bir 6 Mart'ta bir Antalya Belediye Başkanı çıkar da, ev ev
dağıtılacak "KOCATEPEDE ATATÜRK" rozetleri ile gün boyu, Atalarının
son arzularından olan Antalya'yı, sokak sokak gezdirirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.