
İbrahim Akkaya
Demirel’le iki anı…
6 kez gidip 7 kez geldiği Başbakanlığı süresince Süleyman Demirel’e en çok kızan, en çok eleştirenlerin biriydim..
Siyasetin ‘Baba’sı Cumhurbaşkanlığı döneminde ve sonrasında farklı bir portre çizdi..
Özellikle AKP iktidarının yanlışlarını söyleyen, ülkeyi yönetenleri 40 yılı aşkın devlet adamlığı tecrübesiyle uyaran, gerektiğinde ağır biçimde eleştiren Demirel’e sonradan sempati duyduğumu itiraf etmeliyim.
Dahası AKP’nin yaptığı tahribatı, ülkeyi ayrıştırma, kamplara bölge, biat etmeyenlere karşı takındığı düşmanca tavrı görünce Baba’yı mumla arayanlardan birisi oldum.
Elbette Demirel için çok şey yazılacak, söylenecek..
Demokratlığı, hukuk düzenine saygısı, hakkında çok şey yazılıp çizilen basına olan hoşgörüsü Demirel’in bıraktığı en önemli miras bize..
Işıklar içinde yatsın..
Demirel’le ilgili iki anımı sizlerle paylaşmak istedim.
1980 askeri darbesinden sonra 1982 Anayasası ile siyasi yasaklıydı Süleyman Demirel..
Demirel, büyük önem verdiği Antalya’ya yasaklı dönemde bir ziyaret gerçekleştirdi.
Dönemin hükümeti ve Antalya Valiliği, Baba’ya beklenmedik bir engel koydu..
Sonradan adı ‘Demokrasi Kavşağı’ olan TEDAŞ önünde bırakın konuşmasına, karşılanmasına bile engel olunmaya çalışıldı.
O yıllarda Antalya merkez sağın kalesi olduğu için mahşeri bir kalabalık vardı..
Sinirler iyice gerilmişti, polisle vatandaş karşı karşıya gelmişti ve her an arbede yaşanabilir, çok üzücü olaylar yaşanabilirdi.
Demirel’in çabası ile Antalya tarihinde kara bir gün yaşanması önlendi..
Demirel ve yanındakiler, Demokrasi Kavşağı’ndan sonra konaklayacağı Talya Otel’e gitmek üzere kent merkezine hareket ettiler.
Eski Tekel Binası’nın olduğu bölgeye gelindiğinde yolun polis tarafından kesildiği, kimsenin geçişine izin verilmediği görüldü.
Vatandaşlar da polis de kararlı görünüyordu.
Bir anda polis Talya Otel’e gitmek isteyenleri coplamaya başladı.
Yarananlar olduğu gibi, gözaltılar da yaşandı.
O dönemde Günaydın Gazetesi’nin temsilciliğini yapıyordum ve Baba’nın Antalya gezisini ünlü belgesel yapımcısı Nebil Özgentürk ile birlikte izliyorduk.
O coplardan birisi de benim sırtıma geldi, o acıyı anlatamam olanaksız..
Yol açıldı, kafile otele geçti, ben eve koşturdum, telefoto ile olayların görüntülerini İstanbul’a gazetenin merkezine geçmeye başladım.
Sevgili arkadaşım, yakın dostum Nebil Özgentürk, benim coplandığımı bildiği için hayatımdan endişe etmiş, Antalya’yı ayağa kaldırmıştı.
Saatler sonra işimi bitirip, Talya Oteli’ne vardığımda o zamanlar iktidarın borazanlığını bugünkü kadar katı yapmayan TRT’nin canlı yayınındaydı, hemen beni yanına çağırıp, gömleğimi sıyırarak, cop yarasını kameraya gösterip, “ İşte bu iktidarın demokratlığı’ diye konuşmuştu.
MERCANLI HÜSEYİN ÇAVUŞ’UN OĞLU
Süleyman Demirel, müthiş bir hafızaya sahipti..
Anadolu’nun sen ücra köyünü ve o köyün muhtarını ismiyle adresiyle bilirdi.
Rahmetli babam Hüseyin Akkaya’da Baba ile tanışmış ve beraber çalışmıştı.
Demirel, Turgut Özal’ın ani ölümü ile 16 Mayıs 1993’te Cumhurbaşkanı seçildi ve Çankaya Köşkü’nde 7 yıl süreyle Türkiye’de bir denge unsuru oldu adeta..
İkinci anım da Baba’nın Cumhurbaşkanlığı görevi bittikten sonra Beldibi’nde bulunan Alda Tatil Köyü’nde tatil yaptığı günlere ait..
Demirel, Antalyalı bir gurup gazeteciyi kahvaltıya davet etmişti.
Masada şimdi Antalya’da yaşayan meslek büyüğüm Fikret Otyam’la yan yana oturuyorduk.
Baba, Otyam’a, “ Fikret yanında oturanı tanıyor musun ?” diye sordu..
Otyam’ın yanıtını beklemeden ilave etti :
“Yanında oturan İbrahim Akkaya Mercanlı Hüseyin Çavuş’un oğludur”
Fikret Otyam, “Baba bu eşsiz hafızanızla beni bir kez daha şaşırttınız” demekle yetindi..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.