
İbrahim Akkaya
Çile Antalyalı çile…
Antalyalı hiçbir şeyden çekmedi toplu ulaşımdan çektiği kadar..
Öyle bir çile ki biraz olsun azalmadı, her gün arttı, katlandıkça katlandı..
Antalya’da kent içi toplu ulaşım hizmeti 1990’lı yılların başında özelleştirildi.
Özelleştirilme gerekçesi‘Belediye zarar ediyor’ olarak dayatıldı kamuoyuna..
Asıl sorun da burada..
Belediyeler niçin var ?
Vatandaşın ulaşım ve su öncelikli olmak üzere temel hizmetlerini yapmak için..
Mesele kamu hizmeti olunca ‘zarar ediyorum, kar edemiyorum” bahanesine sığınmamak gerektiğini savunuyorum.
Yerel yönetimlerin kolaycılığa kaçmadan, risk alarak, zarar ederek vatandaşın huzur ve güvenliğini sağlaması gerekli..
Su için de aynı şeyler söz konusu..
Yine 1990’lı yıllarda Antalya’nın suyu özelleştirildi.
Dönemin Belediye Başkanı Hasan Subaşı, Antalya’nın suyunu bir Fransız firmasına verilmesinde sakınca görmedi.
Fransız firması, özelleştirme koşullarını yerine getirmekte çok ağır davrandı.
Ne şebekeyi yeniledi, ne de suyun kalitesini artıracak çalışmaları yaptı.
Her yıl suya zam talebinde bulundu, suyu zamlı içmek zorunda kalan Antalya’nın feryadına da kulak asmadı..
O dönemde suyun özelleştirilerek Fransız firmasına verilmesine karşı çıktık..
“Kapitülasyonlar geri geldi” diye yazdık.
Kızılca kıyamet koptu..
“Antalya düşmanı, yatırım düşmanı, hizmet düşmanı” ilan edildik..
Belediye yönetimi bizi Antalyalıya şikayet etti..
Bu soyguna CHP’li Bekir Kumbul son verdi, suyun özelleştireme uygulamasını sonlandırdı..
Bir kez daha kızılca kıyamet koptu.
“Dünya Bankası kredi vermez, Türkiye’ye ve Antalya’ya çok ağır faturalar ödettirilir” diye Kumbul’u topa tutanların hevesleri kursaklarında kaldı, hiçbir şey olmadı, kazanan Antalya oldu..
Kumbul’un kulaklarını burada bir kez daha çınlatmak gerekli..
Kumbul, DYP’li Hasan Subaşı’nın ‘yarı arıtma’ projesini iptal ederek tam arıtmayı devreye soktu, yabancı hayranları yine ayağa kalktı, ancak Kumbul prim vermedi..
Eğer yarı arıtma kalsaydı, Antalya Körfezi çok hızlı kirlenecek, denize girmek olanaksız hale gelecek, turizm Rus krizinin beklemeden isyan bayrağını çekecekti..
Dönelim toplu ulaşım konusuna..
Özelleştirme öncesinde Antalya’da toplu ulaşım belediye otobüsleriyle ve yarı özelleştirme yöntemiyle yapılıyordu.
Şimdi sayıları çok azalan ‘kuyruklu’ diye tabir edilen otomobillerle dolmuşçuluk da yapılıyordu..
Özelleştirme ve Kazım Özalp Caddesi’nin trafiğe kapatılması ile kuyruklu otomobillerle yapılan nostaljik toplu ulaşım dönemi de sona erdi.
Dönemin Belediye Başkanı Subaşı, toplu ulaşımda nostaljiyi yaşatmak isteğinden olsa gerek Almanların bedelsiz verdiği, seferlerden kalkmış tramvayı Müze-Işıklar hattına trafiği felç esnafı da pes ettiren bir projeyle koydu..
Eskiler, “tarih tekerrürden ibaret” derler ya ‘Nostaljik Tramvay’ Hasan Subaşı’na, Antray ise Menderes Türel’e seçim kaybettirdi..
Türel’in ilk döneminde seçimi kaybetmesinde tramvay projesi kadar şimdi yasakladığı binmenin ve inmenin büyük hüner gerektirdiği14+1 minibüsler ile ilk kez devreye sokulan akıllı kart yöntemi etkili oldu..
Minibüsçü esnafı, birinci Türel döneminde araç alımı, belediyeye ve Antalyaspor’a yapılması gereken ödemeler nedeniyle büyük sıkıntı çekmiş, bir de devreye kart girince toplu ulaşım esnafı faturayı Türel’e keserek CHP’li Mustafa Akaydın’ın Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinde etkin rol üstlenmişti.
2014 seçimlerinde ise toplu ulaşım esnafı Akaydın’a karşı Türel’i destekleyip, ikinci kez seçilmesine katkı verdi.
Bununla da kalmadılar, seçim döneminde araçlarıyla Türel’in propagandasını yaptılar.
Süreç eskisinden farklı değil..
Sefere çıkarılmayan minibüsçü esnafı perişan, Antalyalı perişan..
Bundan sonra ne olur bilinmez ama vatandaş da esnaf da isyan noktasında..
Dedik ya Antalyalı hiçbir şeyden çekmedi toplu ulaşımdan çektiği kadar..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.