
İbrahim Akkaya
Antalya'nın kara gecesi
Fenerbahçe-Galatasaray Ziraat Türkiye Kupası final maçı 33 bin seyirci kapasiteli stadyumun 100.Yıl Spor Kompleksi arazisinde yapılmasına neden karşı çıktığımızı bir kez daha gözler önüne serdi..
Antalya açısından böyle bir organizasyon elbette olumlu..
Piyasanın hareketlenmesi, esnafın moral bulması, sinek avlar pozisyonda olan oteller ile yemek içme ünitelerinin hareketlenmesi açısından önemli bu organizasyon..
Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var..
Kentin tam ortasına, hastane, iki 5 yıldızlı otel, üniversite ve de Antalya’nın en kalabalık yerleşim yerlerinden olan Meltem Mahallesi’nde stadyumu yapmakta ısrar edenlerin Perşembe akşamı yaşananlardan rahatsız olup olmadıklarını inanın çok merak ediyorum.
‘UEFA kriterleri stadyumların kent merkezinde yapılmasını istiyor’ gibi dayanağı bulunmayan bir savunmanın arkasına sığınanların ileri rahat mı onu da merak ediyoruz..
Antalya’da adeta hayat durdu..
İnsanlar evlerine gidemedi.
Pek çok kişiyi can kaygısı sardı..
Özel araçlar, toplu ulaşım araçları hareket edemedi..
Antalyalılar, temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çektikleri gibi, holiganlar yüzünden sıkıntılı saatler geçirdiler..
Gelelim stadyumun içinde ve dışında yaşananlara..
Futbol bir temaşa oyunu..
İnsanlar hem zamanlarını spor karşılaşması izleyerek değerlendirmek, hem de gönül verdikleri renkleri alkışlamak için stadyumlara koşuyorlar.
Adı henüz konulmamış Antalya Stadyumu’nu da bu düşünce ile 33 bin kişi doldurdu..
İki takımın da taraftarları vardı..
Ancak bu 33 bin kişi içinde maçı izlemek için değil de rakip takımın başkanına, oyuncusuna, antrenörüne, taraftarına küfür etmek, hakaret yağdırmak, dahası saldırmak, yanıcı ve yakıcı madde atarak zarar vermek için gelenler vardı..
O kişilere insan demek de, taraf demek de yanlış..
Holigan olarak tabir edilen bu kişiler Antalya’da her türlü rezilliği sergilediler..
Ziraat Türkiye Kupası finaline izlemek, Türkiye’nin iki güzide kulübü Fenerbahçe ve Galatasaray’ı görmek için stadyuma gelenler arasına çocuklar ve kadınlar da vardı..
Utanmadan, sıkılmadan çocukların gözünün içine baka baka ağzı açılmamış küfürleri savurdular o çirkin adamlar.
Bana kızacaklar ama en çok küfür Galatasaray tribünlerinden geldi..
Avrupa şampiyonu olmuş bir takımın taraftarlarına asla yakışmadı bu durum..
İşi o kadar ileriye götürdüler ki, küfürlerin dozajını öylesine artırdılar ki basın tribünündeki gazeteciler bile maça odaklanamadı..
Spor barış, kardeşlik ve dayanışma duygularını artırmak için yapılıyor.
Ya da biz öyle biliyorduk..
Gördük ki futbol futbol olmaktan çıkmış..
İnsan demenin onları yücelteceği bazı utanmazların kinlerini kusmalarının aracı haline gelmiş futbol..
3 saate yakın küfür yiyen Fenerbahçe takımı madalya törenine çıkmayarak ne kadar haklı ise,küfre dur demeyen Galatasaray yöneticileri, oyuncuları ve tribün liderleri de o derece haksız..
Baş suçlu ise göğsünde FİFA kokartı olan maçın hakemi Mete Kalkavan, yardımcıları Ceyhun Sesigüzel ve dördüncü hakem Serkan Çınar..
Demek ki küfür hakemleri hiç rahatsız etmemiş.
Kafalarında patlayan su şişelerini görmemişler..
Böyle aymazlık olur mu ?
Stadyumda 15 bin kişi koro halinde küfür ediyor, hakemlerin umurunda değil..
Oysa hakem maçı durdurmalı, anons yaptırmalı,küfür durmuyorsa yenisini yaptırmalı, hala sürüyorsa maçı tatil etmeli..
Ama nerede böyle yürekli hakem ?
Nerede Futbol Federasyonu ?
Bu kara geceye katkı olan herkesi binlerce, milyonlarca kez lanet olsun..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.