
İbrahim Akkaya
Antalya sancılı
Antalya, turizmdeki konumu nedeniyle Türkiye’nin vitrin kenti oldu.
Yatırımcılara, “ İstanbul bitti, bunda sonra Antalya’ya gidin’ uyarısı, ilgiyi daha da artırdı.
Antalya’ya müthiş bir akın var..
Başta turizm sektörü olmak üzere herkes gözünü Antalya’ya çevirmiş durumda..
Herkes Antalya’ya yatırım yapmak, Antalya’nın kaynaklarını değerlendirmek istiyor.
Antalya’ya olan bu talep, kentin geleceğinin yapılanması açısından hiç de iyi sinyaller vermiyor.
Şurası yadsınamaz bir gerçek ki, Antalya kontrolsüz bir şekilde büyüyor, çoğalıyor.
Ciddi bir planlama yok, herkes kafasına göre takılıyor.
Son yıllarda rekor sayıda turistik tesis yapılmaya başlandı.
Deneyimli turizmci Yusuf Örnek, Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin düzenlediği ‘Mimarlık Sempozyumu’nda çok önemli bir noktaya vurgu yaptı.
Örnek, yeni sezonla birlikte Antalya bölgesinde 36 bin 500 yeni yatağın hizmete gireceğini belirterek, “30 bin yatak yapıp, 1 milyon turist beklerseniz sonu hüsran olur. Yatırımcılar kim, kim planlıyor, kim ruhsatlarını veriyor” sorusunu yöneltiyor haklı olarak.
Özellikle Lara-Kundu bölgesi turistik tesisler nedeniyle beton yığınına döndü.
Oteller birbirinin içine girmiş durumda.
Sürekli yenileri yapılıyor, görünen o ki yakında bu bölgede nefes almak bile güçleşecek.
Olayın bir diğer çarpıcı yönü ise vergi vermeyen, vergi ödememek, vergi kaçırmak için her yolu başvuranların Antalya’ya yatırım yapmak için yarışa girmiş olmaları.
Dar gelirliden, işçi, memurdan, emekliden, küçük esnaftan vergi almakta mahir olan merkezi yönetimin vergi kaçıranlara karşı hiçbir yaptırım uygulamadığı biliniyor.
Antalya, çarpık yapılaşmanın sancılarını çekiyor yıllardır.
Ciddi bir planlamanın yapılmayışı, yatırımcıya yaptırım uygulanmayışı yüzünden Antalya gibi Türkiye’nin vitrin kenti ne yazık ki kasaba görüntüsünden kurtulamıyor, tersine yapılaşma her geçen gün biraz daha çirkinleşiyor.
Olay öylesine sıkıntılı bir hale geldi ki, çarpık ve çirkin yapılaşma nedeniyle kentin havası bile değişti..
Elbette en büyük tahribat çevreye oluyor.
Antalya’nın denizi, havası, suyu kirleniyor.
Yayılmacı anlayıştan vazgeçmeyen turizm yatırımcıları, merkezleri Antalya dışında olduğu için vergilerini bile ödemiyorlar.
Yani Antalya’yı tepe tepe kullanıyorlar, belediyeleri çöpçüsü gibi görüyorlar, Antalya’dan kazandıklarını Antalya’dan kaçırmayı marifet sayıyorlar.
Turizmin Antalya’ya kazandırdıkları gerçek şu ki çok az.
Öylesine çıkarcı bir anlayışı sürdürüyorlar ki turisti otelden çıkarmıyorlar.
Daha da ileriye giderek,’ kente gitmeyin güvenli değil, sizi kazıklarlar” diyerek turizm pastasından Antalya esnafının pay almasının da önüne geçiyorlar.
Her türlü ihtiyacın karşılandığı satış üniteleri kuruyorlar.
Zaten AVM’ler yüzünden iflas noktasına gelmiş olan Antalya esnafı turizmcilerin bu politikası nedeniyle her geçen gün biraz daha sıkıntıya giriyor.
Antalya, bu sorunu bir türlü çözemedi.
Ayrıcalıklı bir sektör konumunda olan turizme kimse diş geçiremiyor.
Onlar da devlet içinde devlet ilkesini sürdürmekte ısrar ediyorlar.
Sürekli taviz istiyorlar, istediklerini almakta da zorlanmıyorlar.
Turizmci lobisi gerçekten çok güçlü, ne yerel yönetimler, ne de merkezi yönetim onları hizaya getirecek düzenlemeleri yapmıyor.
Herkes şikayetçi ama çözüm noktasında kimse üzerine düşeni yapmıyor, yapamıyor.
Antalya, önceki yıllarda olduğu gibi yeni turizm sezonuna da sancılı giriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.