Son yılların modası oldu ‘çevrecilik’ anlayışı.

Çevreye ve doğaya saygı konusunda ülkeyi yönetenler yakışıklı sözler ediyor.

Çevre ve doğa dostluğunu anlatmak amacıyla nutuk atarlarken de, eleştiri oklarını çevrecilere çeviriyorlar, gerçek çevre dostlarını ‘her şeye karşı’ diyerek kamuoyuna şikayet etmekten de geri durmuyorlar.

Şurası yadsınamaz bir gerçek ki son yıllarda özellikle Antalya’da tamiri olanaksız çevre cinayetleri yaşanıyor.

Bu cinayetler taş, kum ve mermer ocakları ile HES adı verilen elektrik santralleri marifetiyle yapılıyor.

Çevreciler direniyor, köylü direniyor, meslek kuruluşları direniyor ama sonuç almak mümkün olmuyor.

Koltuğuna dosyasını sıkıştırıp Başkent Ankara’nın yolunu tutanlar ki, büyük bölümü iktidar partisi yöneticisi, üyesi ya da yandaşı cebine tahsis belgesini alıp geliyor.

Müthiş bir katliam var Antalya’da..

Bir yandan en büyük varlığımız olan, gözümüzden bile kıskanmamız gereken ormanlar yok ediliyor, diğer yandan tarım alanları, sulak alanlar, dağ-taş talan ediliyor.

Gerek maden arama ruhsatları ile gerekse HES projeleri ile inanılmaz bir tahribat yapılıyor Antalya’da..

Tahribatların en net öneklerinden birisi de Kumluca’nın Alakır Vadisi’nde kurulan HES’ler..

‘Alakır Nehri Kardeşliği’ direniyor, bölge halkı direniyor, sonuç almak mümkün olmuyor.

Yasal yollar da çare etmiyor.

HES projesini uygulayan şirketler, çevrecilerin ve köylünün tepkisini hiçe sayarak bildiğini okuyor.

Alakır’dan gelen haberler hiç de iyi değil

HES yüzünden suyun borular içine hapsedilmesi yüzünden Alakır Vadisi’nde bitki örtüsü, ağaçlar ve yaban hayatı ne yazık ki hızla yok olmaya başladı.

60 kilometre uzunluğundaki Alakır Nehri üzerinde 3’ü tamamlanmış, beşi proje ve planlama aşamasında HES’ler suyu hapsedince, susuzluktan kırılan çeşitli türdeki hayvan ölüleri bölgede büyük tedirginlik yaratıyor.

Alakır Nehri Kardeşliği bölgede yerleşik yaşamı ve doğal hayatı korumak adına destansı bir mücadele veriyor yıllardır.

Özellikle Kürcü HES yüzünden yaşanan katliam, bölgenin doğal dengesini de hızla bozmaya başladı.

Yani bir zamanlar bölgeye hayat veren Alakır susuzluğa mahkum edildi.

Gerçekten çok üzücü kahredici bir durum.

Alakır Nehri Kardeşliği, bölgedeki olumsuzluğu ve yargı sürecini şu açıklama ile kamuoyu ile paylaşıyor :

"Antalya Bölge İdare Mahkemesi'nin Dedegöl Enerji şirketine ait Kürce HES hakkında 'esas' yönünden 'çevreye telafisi mümkün olmayan zararlar verdiğinden ötürü' mühürlediği santralin, 'usul' yönünden zaman aşımı gerekçesiyle tekrar faaliyetine izin vermesiyle birlikte baharın ortasında kuruyan Alakır Nehri'nde sucul yaşam neredeyse tamamen yok oldu. Şimdi de etrafı hayvan ölüleri kaplamaya başladı. Alakır Nehri, vadide yaşayan yüz binlerce canlının tek yaşam kaynağı idi. Mahkemenin bir 'soykırım' kararına imza attığının delili bu görüntüler. İşte kalkınma, işte medeniyet, işte adalet, işte bereketli Anadolu'nun son dönemde getirildiği içler acısı durum. Vebali boynunuza."

Alakır’da durum böylesine vahim.

Pekala taş, mermer ve kum ocakları ile HES’lerin faaliyette bulunduğu ya da yapım veya planlama aşamasında olan Antalya’nın diğer bölgelerinde durum ne ?

Her yerden çığlıklar, feryatlar yükseliyor.

Bir yandan ülkede rejimi tehdit eden gelişmeler, ya da moda ismiyle süreçler yaşanırken, diğer yandan yerleşik ve doğal yaşam da hızla değişiyor.

Bu çığlıklara, feryatlara aldıranların, isyan edenlerin sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor.

Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün ‘ Şüphesiz ki dünyanın en güzel yeridir’  dediği cennet Antalya, rantçıların marifetiyle cehenneme dönüşüyor.

Antalya can çekişiyor..

Antalya hızla yok oluyor..

Antalya hızla kirleniyor.

Antalya’da yaşamak her geçen dakika  biraz daha güçleşiyor.