
İbrahim Uysal
AKP’liler ve CHP'liler burnunun ucunu görse iyi olur!..
Evrende yaşadığınızı bilmiyor iseniz, dünyanızın en büyük olduğuna
kanarsınız!..Bu günlerde nereye baksam siyasete, sanatta, yönetimlerde, ekonomide,
uluslararası ilişkilerde olan çok şey garip geliyor ve canımı acıtıyor.
Bazıları seçmene selam olsun cinsinden ne olduğunu anlamadığı şeylerin
başlangıcını 16 Nisan 2017; en yakın öngörü ile 7 Haziran 2015 seçimleri
diyorlar ama daha büyük bakış açısı ile 24 Ocak kararları ve takip eden 12
Eylül 1980 faşist darbesi ile bu ülkede her şey garipleşti. Ve herkes de bunu
kanıksadı.
Sorunların başlangıcına ilişkin herkesin bir miladı olsa bile, asıl büyük plan
ve olayı görmez isek, sen-ben bizim oğlan konuşur, havanda su döveriz. Hoş sen
yazsan ne olur ki, sen kimsin ki!.. Cürümün(suç/günah) kadar yer yakar, iki
arkadaşının dışında kimse görmez ve umursanmazsın. Kıt aklım ile ben yazayım
da, haluk mu, balık mı bilir bilmem ama kim bilecek ise bilsin. Günah benden
gitsin.
Gelinen noktada iki temel sorun vardır. Aklı başında bir çok kişi, sesini
duymadığınız muhalif ses yazıyor, çiziyor ve konuşuyor ama, ahalinin gözü başka
yerde olduğundan, altında ki hasır yanana kadar da kimseden ses gelmeyeceğini
iyi biliyorum.,
Ülkeyi yok etme, bölme parçalama planları,
Uluslararası bir emperyalist projenin odak noktasına konulmuştur. Ki bu
Atatürk'ün, emperyalizme karşı kazandığı, ulusal kurtuluş savaşından bu yana
bıkmadan, usanmadan; halkımızın da "büyük teveccüh" gösterdiği
işbirlikçilerin desteği sayesinde sürmektedir.
Her ne kadar, yurt dışına karşı birlik ve beraberlik görüntüsü versek de,
ortada Ak Parti iktidarlarının kısa vadeli çıkar beklentileri uğruna,
uluslararası sorunlar ile karşı karşıya kaldık.
Reza Sarraf olayının boyutlarını göremediler, konuyu "17/15 Aralık"
cemaat/yolsuzluk operasyonu diye, herkes kendi yönünden geçiştirdi. Ortada bir
değil birden fazla yolsuzluk ve usulsüzlük vardı. Ki bunlar ABD'nin kirli
pazarlıkları ile kapatılmazsa (ABD/emperyalist, Kapitalistler alacakları paraya
bakarlar) bir gün ortaya çıkacaktır.
ABD, birçok konuda Ak Parti İktidarlarının bir şekilde hallederiz mantığı ile
baktığı olaylar ile İktidarı ve Ülkeyi rehin alma yoluna girmiştir. (Sayın
Cumhurbaşkanın "burnuma pis konular geliyor" demesi boş bir laf
değildir. Karadenizlidir, "perşembenin gelişini, çarşambadan" anlar)
ABD'den sonra, Almanya ve AB gerginliği ise başlı başına bir sorundur. Oralarda
bir olay/sorun başlamış ise sonuçlandırılır. Bizdeki gibi balık hafızalı
toplumu öyle "cambaza bak" numaraları ile uyutamazlar. Satın
alınamayan sivil toplum kuruluşları ve kurumsal yapıları vardır. "fikri
takip" yapılır!..
Şurada 10 gün sonra yapılacak BARZANİ'nin BÜYÜK KÜRT DEVLETİ projesi
referandumu sıradan bir zaman ve zeminde yapılan iş, olay değildir.
Devleti "tu-kaka" diye diye devleti, devlet gibi yönetmeyi
görmezlikten gelenlerin, devlet geleneklerini bilemeyen/umursamayanların;
Türkiye Cumhuriyetini getirdikleri bu günlerde ve bu durumda, başlarını gönül
huzuru ile yastığa koyacakları günler değildir.
Ülke, uluslararası siyasi projeler ve yerli işbirlikçilerinin kişisel hırsları
için yaratılan kulluk mantığı ile uçurumun kenarına gelmiştir.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, başta emperyalist güçler olmak üzere, yerli
işbirlikçilerinin Türkiye’yi karıştırmak için hep bir planları olmuştur.
1900'lü yıllarda İngilizler, 1970'ler sonra da Amerikalılar;
Özellikle 1980 yılları sonrası ortaya konulan güneydoğu oyunu ve siyasilerin,
Kürt halkının yaratılan özlemlerini de kaşıyarak yarattıkları yeni bir süreç
başlamıştır.
Ülkede artık her şeye ve herkese kan bulaşmıştır. Acı kadar, kin de dev gibi
büyümektedir.
Ne özel yaşamımız da ne de sosyal yaşamımız da biri birimizi sevmek zorunda
değiliz. Ama biri birimize katlanmak, birlikte yaşamak için her türlü soruna ve
sıkıntıya karşı direnmek zorundayız.
Aysel Tuğluk, bu ülkede Milletin Vekilliğini yapmış bir kişidir. Kişisel
hataları kendini ve yakınlarını, siyasi hataları ise muhataplarınca
değerlendirilir. Ödüllendirilir ya da siyasi olarak cezalandırılır. Hiç kimse,
kendini ülkenin yasalarının yerine koyup, bir başkasına ceza kesemez. Bu
ülkenin aydınları, sıradan insanları boşuna demokrasi ve özgürlükler için bedel
ödemediler.
Bu dünyadan göçmüş bir Annenin, bu ülkenin her karış toprağına özgürce gömülme
hakkı vardır. Aysel Tuğluk'un annesinin mezarı ve cenazesine yapılan yanlışlık,
saygısızlık görmezlikten gelinecek gibi değildir.
Özellikle ülkemizde bu tür sorunlar, sağ iktidarlar ve maşalarınca
kaşınmaktadır. Bu tür iğrenç olaylardan hiç bir kesimin sorumlu tutulmasını uygun
bulmuyorum Ama bu maşalara da halkımızın ve siyasi iktidarların prim vermemesi
gerekir.
Gün iktidarında, muhalefetinde aklı başında davranmasının günüdür. Ki her iki
taraflarca aklıselim davranışlar ve söylemler sergilenmektedir.
Bölgede, Ülkede, Siyasette, Ekonomide,
Eğitim, sağlık gibi yönetimin her alanında yeterince sorun varken, bir de
sebebi ve kaynağı sıradan vatandaşların olduğu sorunlar artık olmasın.
İsrail, İngiltere, Almanya ve ABD'nin orta
Doğu ile ilgili planları hiç bir zaman ülkemizin lehine olmamıştır.
Öfke ile kalkılacak zaman değil, sakin
sakin düşünüp iktidarca da, muhalefetçe de gerekenin yapılacağı zamandır.
Bu yüzden Ak parti ve sayın Cumhurbaşkanı
Erdoğan, herkesten daha özenli ve kişisel hesapların ötesinde düşünmek ve
davranmak zorundadır.
Muhalefetin tek sesi kalan CHP, son zamanlarda her türlü eleştiriye rağmen
ülkenin sorunlarına parmak basmakta ve çözüm önerileri getirmektedir.
Bu kadar sorunun yaşandığı günlerde, hele
25 Ekim Kerkük'ün de içinde olacağı bir bağımsızlık referandumunun yaşandığı
bir süreçte acaba: son günlerde kutlamalarını yaptığımız o değerli zafer
günlerin olmasına, yaşanmasının altına imza atan TBMM ne yapmaktadır?
Oynanan orta oyunu, "cambaz
bak"dan herkes memnun da, biz boşuna mı yazıp çiziyoruz, acaba?
Olağan hallerde TBMM geleneksel olarak 1 Ekim'de açılacaktır, elbet.
Barzani'nin kuzey Irak'da 25 Eylül'de
yapacağı referandum öncesi,
Ülkeyi içeriden ve dışarıdan karıştıracak onca olay olur iken, TBMM neden
kapalıdır.?
Haydi, Sayın Cumhurbaşkanı TBMM'yi gönlünden sildi ve bütün yetkileri
bünyesinde topladı, her şeyi kendi yapıyorum diye düşünüyordur;
Ya Muhalefete ne demeli ki?.
Fatih İstanbul'u fetih ederken, papazlar
meleklerin cinsiyetini tartışıyorlarmış.
Acaba diye düşünüyorum, bizim siyasiler ülkenin bu kadar yoğun gündeminin
dışında, TBMM'yi kapalı tutarak neyi tartışıyor, konuşuyorlardır?
SİZCE?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.