AKP ile cemaat arasındaki savaş, cemaat tarafından sızdırıldığı iddia edilen ses kayıtları ile gündemi sarsmaya devam ederken, AKP’yi destekleyen gazetecilerden Süleyman Özışık, İnternehaber sitesinden çarpıcı bir iddia ortaya atarak, “ 25 Mart’ta yani seçime günler kala yayınlanacak kaset Erdoğan için öldürücü darbe olacak. Bu kasetten sonra o koltukta istese dahi oturamayacak. Bu kaset Türkiye’de kıyameti koparacak” diyor.

Görünen o ki kaset savaşları 30 Mart yerel seçimleri yaklaştıkça daha da kızışacak, ortam fena halde karışacak.

Bu kaset işi herkesin belalısı oldu adeta.

Yerel seçimleri 23 gün kala Antalya’da pek çok mekanda da kaset konuşuluyor.

İddialara göre seçim yaklaşınca Antalya’da da kasetler ortaya çıkacak.

Siyaset kulislerinde bu kaset konusu hararetle tartışılırken, ortaya atılan “ Herkesin kaseti var’ lafı kafaları fena halde karıştırdı.

Hem siyasi partilerin, hem de aday adaylarının keyfi kaçtı.

Herkes kendinden emin görünmeye çalışsa da ‘acaba’ şüphesi beyinleri fena halde kemiriyor.

Kaset üretmek pek de zor iş olarak görünmüyor.

Teknoloji öylesine gelişti ki birileri partileri, gurupları ya da kişileri hedef seçip, kaset siparişi verirse, istenen ürünün ortaya çıkması çocuk oyuncağı teknolojiyi iyi kullananlara göre.

Olayın bir diğer çarpıcı yönü ise CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile MHP’nin üst düzey yöneticileri için piyasaya sürülen kasetler için övgüler düzen, bir tek zil takıp oynamadıkları kalan AKP’lilerin şimdi bu kasetlere tepkili yaklaşmaları, suçu 11 sene ortaklık yaptıkları, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen cemaate yüklemeye çalışmaları.

Pekala Antalya’da kaset savaşları yaşanır mı ?

Böyle bir savaştan kim karlı çıkar, kim kaybeder ?

Gerçek olan şu bu kaset işinin de suyu çıktı.  

Vatandaş hangisinin gerçek, hangisinin montaj ya da dublaj olduğuna nasıl karar verecek ?

Kimin kasetine inanacak, inansa, ya da inanmasa nasıl karar verecek ?

Siyasetçiler bu konuya kafa yoruyor son süreçte.

Eskiden seçimlerle ilgili iddialara girilirdi.

Takım elbise, kravat ya da gömlekten başlayan, tanıkların da katıldığı mükellef akşam yemekleriyle devam eden bu iddialar kızıştığı noktada otomobile kadar giderdi.

Şimdi ise kaset üzerine iddiaya tutuşanlar var.

İddiaya girenlerin önemli bir bölümü kendilerine ‘aksaçlılar’ denilen DYP ve Anavatan’ın gelişmeleri köşelerinden izlemeyi yeğleyen deneyimli isimlerinden oluşuyor.

Ben aksaçlıları önemserim.

Onların öngörülerine önem veririm.

Tahminleri gerçeğe yakın çıkar.

Tahminler yapılıyor, tutanaklar tutuluyor, ‘ emin kişi’ belirlenip, seçimin hemen ertesinde, 31 Mart sabahı açılmak üzere teslim ediliyor.

Antalyalı seçmenin 30 Mart’ta sandıkta kimleri tercih edeceği her mekanda tartışılan konuların başında geliyor.

Adaylar, siyaseti ilgi duyanlar tarafından masaya yatırılıyor, çeşitli yönleriyle değerlendiriliyor, Antalya’nın siyasi yapısı da eklenerek somut bir sonuç ortaya konmaya çalışılıyor.

Yerel seçimde seçmenin siyasi partiden çok adayı tercih ettiği görüşü ise her zaman ağırlık noktasını oluşturuyor.

Yani milletvekili genel seçileri ile yerel seçimler farklılık gösteriyor.

Antalya’yı kim daha ileriye götürür, kimin bilgi, beceresi ve deneyimi belediye başkanlığı koltuğunu temsile uygun sonucuna varılmaya çalışılıyor.

Antalyalı seçmenin bir bölümünün kararını henüz vermediği göz önünde tutulduğunda, geriye kalan 23 günde belediye başkan adaylarının performansı, projeleri, kabul görünürlük, halkla diyalog kurma, toplumun her kesimini kucaklama gibi etkenler, oy tercihini doğal olarak etkileyecek.