Öykü şöyle başlar:

Kudüs'de İsa, mabede girince yazıcılar ve Ferisiler (Kudüslü Yahudiler) kendisine zina suçu işlemiş bir kadın getirirler.

Aralarında da konuşurlar: "Eğer onu kurtarırsa, bu Musa'nın kendi kanununa aykırıdır ve biz de böylece onu suçlarız;

Yok eğer mahkûm ederse, bu da kendi inancına aykırıdır!.. Çünkü O, herkese merhameti tebliğ etmektedir.

Bunu bilip, İsa'yı suçlamak isteyenler dediler ki: "Muallim, bu kadını zina ederken bulduk. Musa, böylesinin recm edilmesini emretmişti; buna sen ne dersin?"

Ayıkla pirincin taşını.

İsa kısa bir süre düşündükten sonra eğilip yerde parmağıyla bir ayna çizer ve bakar. Bu ayna herkesin içindeki kötülükleri gösterecektir der ve bakanlar, içlerindeki kendi kötülüklerini görür.

Yanıt vermekte sıkışan İsa, doğrulup parmağıyla aynayı gösterir ve der ki: "ARANIZDA GÜNAHSIZ OLAN İLK TAŞI ATSIN!..

İSA, kendisi aynaya bakar ve yeniden eğilip aynayı çizer. Bu taşı atamayacağını göstermektedir.

Bunu görenler, en yaşlısından başlayarak bir bir taşı atmamak için dışarı çıkarlar. Çünkü, herkes kendi kirli işlerini görünce utanır.

İsa eğildiği yerden doğrulup etrafa bakınca, kadından başka kimseyi göremez.

Ve kadına der ki: "Ey kadın, seni ayıplayanlar nerede?"

Kadın ağlayarak yanıtlar: "Gittiler, eğer beni bağışlarsan, Allah için söz veririm ki, bir daha günah işlemeyeceğim!.."

Bunun üzerine İsa der ki: "Allah'ı tesbih ederim!.. Gönül huzuruyla yoluna git ve bir daha günah işleme."

"ÇÜNKÜ, ALLAH BENİ SENİ MAHKUM ETMEM İÇİN GÖNDERMEDİ"

 

Bu öyküyü neden anlattım? Gayet basit.

Ben, yıllarca çeşitli kademelerde yöneticilik, resmi ya da gayri resmi en yetkin kişilere (Antalyalının en yakından tanıdığı Deniz Baykal da dahil) danışmanlık yaptım. Hâlâ CHP, demokrat çevreler ile birlikte Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da dahil birçok kişiye (Antalya ve Antalyalının danışmaya ihtiyacı yoktur) danışmanlık yapıp, okuyup, yazıp, konuşup (boşa olsa da) duruyorum.

Dünya 2019'un COVID-19 pandemisi veya koronavirüs pandemisi, ilk olarak 1 Aralık 2019'da, Çin'in Hubei Bölgesinin başkenti olan Vuhan'da ortaya çıktı. Sonrada tüm dünyaya yayıldı.

Ne kötü şans ki, birçok kişi bir şekilde yakalanıp savarken;

Antalyamızın güzide evladı, benim de değerli hemşehrim, sayın Başkanım Muhittin Böcek de, kendi twitter sayfasından şu duyuruyu yaptı:

"17 Ağustos - Muhittin Böcek@BocekMuhittin·

Bugün yapılan testte koronavirüs sonucum pozitif çıktı. Şu an durumum iyi, moralim yüksek. Hastanede kontrol amaçlı izole durumdayım. Lütfen maske, hijyen ve sosyal mesafe kurallarına uyun. En kısa sürede görüşmek dileğiyle..."

Aslında son derece sağlıklı bir ‘Torosların Yayla delikanlısı’ idi. Bunu hemencecik, çoğu kişi gibi atlatacağını düşündük.

Ardından: "21 Ağustos - Muhittin Böcek@BocekMuhittin·

Hastaneye yatışımdan bugüne kadar mesaj gönderen, arayan, sosyal medyadan yazan vatandaşlarıma, yol arkadaşlarıma, can dostlarıma, dua eden herkese teşekkür ediyorum. Dualarınızla ve doktorlarımızın ilgisiyle iyileşiyorum. Mesafe ve hijyen kurallarına uyalım." twittini okuduk.

 

Muhittin Böcek, @BocekMuhittin

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı - Mayor of Antalya Municipality - Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Uzmanı sayfasından değil de, bu kez de;

Akdeniz Üniversitesi'nden Muhittin Böcek'in sağlık durumuna ilişkin bir açıklama geldi:

"Antalya'da, koronavirüs tedavisinin ardından akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle yoğun bakımda tedavi gören Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in takibinin yoğun ve eksiksiz devam ettiği, son 24 saat içinde olumsuz gelişme olmadığı" açıklanıyordu.

Biliyorum Antalya ve Antalya'da gözü olan herkes bu konu ile işine geldiği ve çıkarına göre ilgileniyor. Kazanlar kaynıyor.

Ve o yüzden, herkes olmasa da, çoğu kişi karnından konuşuyor. Sanıyorum, olması gerekeni konuşanların sesi çıkmıyor.

Eskiden ne güzel şehirdi bu Antalya.

Ne güzel Partiydi, Tophane Parkı ile Yivli Minare arasında ki o antik tarihi binada ki CHP.

Akil adamları olurdu. Taban da, adam gibi adamların söylediği laflar ile "otur denildiği yerde oturulur, kalk dediği yerde kalkılırdı"

İşte asalet ve soyluluk böyle bir durumdur.

Şimdi ise, anlaşılan erken gelen masaya oturuyor, ağzı olan ve mikrofon bulan konuşuyor; sanal alemde de iki tirat attırmak isteyen döktürüyor da, döktürüyor!..

 

Devamı yarın…