Yıllar yılar öncesi. Bir insan ömrüne sığmayan zaman dilimi. Yer Anadolu ve Rumeli toprakları. Kapitalizm azmış, kudurmuş, parçalayıp, talan etmediği yer kalmamış.

İmparatorluklar bir birer devrilmiş, krallar, padişahlar düşmüş, alan alana, kaçan kaçana. Ve herkes can derdinde; ama kimisi canını İngiliz Savaş Gemileri ile canını kurtarırken, kimisi de, almış eline çakar almazını, çapasını, düşmüş düşman peşine. Bir bahar sabahı başlayan son coşkular, yaza doğru olgunlaşıyor ve yaz-güz arası ekilen tohumlar meyvesini vermeye başlıyor. Ve derlenen toplanan hasat edilen emekler, umutlar götürülüyor Anadolu'nun kaç geçmişe Başkentlik yapmış bir kasabasında depolanıyor. Bütün emekler, umutlar, her şey ama her şer o kırsal kasabada güz fidesi olarak yeşeriyor. Ve güzel halkım da buna Millet Meclisi deyiveriyor.  İşte bu günler pek farkında olmadığımız, sanki hep varmış gibi sandığımız o TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (TBMM), o kırık umutlar ile el ele verilerek, omuz omuza içte ve dışta bir mücadele ile kuruluyor. Hani o ağası imiş gibi davrandığımız TBMM, o günlerden geldi bu günlere.

İçindeki ihanetlerin, hıyanetlerin farkında olarak. Ana gibi, yar gibi sessiz ve her şeyi içine atarak, bir umut ile direniyor her şeye. Niçin, Biliyor musun? Senden gelecek bir ses için. Senden gelecek bir nefes için, son nefesini tutmuş bekliyor. O kocaman ihtişamlı yapı, senden bir umut bekliyor, 24 Haziran'da. Hani, suya kapılmış, yorgun, bir elinde çocuğunu havaya kaldırarak bekleyen ana gibi; Anadolu'nun ve Rumeli'nin yiğitlerinin nefesini ciğerlerinde duyan O TBMM, senin sesini ve nefesini bekliyor.  "Ben uyur, ben dayanmaz isem, sen ölürsün, yok olursun" diye feryat ederek.

Bu topraklar, hep yok olurken doğurdu yiğitlerini. Susuz kalan çiçeğin son nefesi ile yeni bir soğanını yanına bırakması gibi.  İktidar, kendi iktidarının Cumhur'dan koptuğunu kendisinin de gördü ve can havli ile YERLİ ve MİLLİ havası ile YABANCIYA satmadığı O Kurtuluş savaşında kurtarılan ne liman bıraktı ne de Fabrika. Tarlalar, sular, barajlar ise cabası. Mezar yeri için bile üç kulhuvallah, bir elham okuyacağı, canı-kanı ile kurtardığı toprakları satın almak zorunda kalacak yoksul ve saf-masum halkım, sen ne zaman uyanacaksın. İktidar ve ortakları Cumhursuz Cumhur İttifakını yaptılar. Ama halk da dayanamadı, doğulusu, batılısı kim var ise, olabildiğince bir birliktelik sağlama derdine düştü.

En sonunda siyasiler bu feryadı duydu ve bahar umut çiçeklerini açamaya başladı. Karanfillerin, güllerin, nergislerin kokularını yakında sokaklarda duymaya, görmeye başlayacaksınız. Bekleyin. Hem de Umut ile Direnç ile Güç ile. 21 yüzyıl çok sesliliğin yüz yılıdır. Televizyonları, gazeteleri, giysileri ile zevkleri ile. Allı, morlu, rengarenktir. Ama bize aynı şeyleri farklı sözcükler ile söyleyerek çok sesliymiş havası verenler, haykıracağımız tek sözcüğe bile tahammül etmekte zorlanıyorlar.

24 HAZİRAN, um udun günü olacak. CHP'lisi, İYİ Partilisi, Saadet Partili, Demokrat Partilisi ve geniş halk kitleleri ile. İlk hedef, anti-emperyalist bi,r savaş sonrası kurulan, TBMM'nin onurunu kurtarmak. DEMOKRATİK PARLAMENTER SİSTEME geçmek için, tüm güçler birleşmeli. Bu sese, AKP'lisi de, MHP'lisi de kulak vermeli. Hani o NEFES filminin repliği gibi, TBMM yok olur ise, demokrasi de, özgürlükler de yok olur. Devlet kurumları yok olur. Yaşamı pahalı, ürünü ucuz hale getirenler, elektrik borcunu ödeyememek sanki yurttaşın suçu imiş gibi; kaçağına sahip olamayan elektrik şirketleri, bu kaçağı halktan iktidar aracılığı ile tahsil ederken, borcunu güzün hasat sonrası ödeyecek çiftçinin, köylünün elektriğini kesmekten çekinmemektedir. Hükümetin işini yapan Müteahhitlerin, yollar ve köprülere yapmak için aldıkları kredilere hükümetçe zorla kefil yapılmamız yetmezmiş gibi bir de yıllarca ödenecek DELİ DUMRUL paraları ödetiliyor hepimize.  Ey halkım, uyan artık bu gaflet uykusundan. Bak bu sabah haberlerde, Hatay'da tek çocuğuna mama alamayan baba intihar etmiş. Çevrene daha ne kadar duyarsız kalacaksın. Uyanmak, farkında olmak için, sıranın sana gelmesi mi gerek? Bu halk, nasıl yıllar yıllar önce anti-emperyalist kurtuluş savaşı vermiş ise, BU GÜN DE AYNISI YAPACAKTIR. Kendini kurtaracak, kendi gibi olanı seçecek ve eline oy pusulasını alacak, gece yarısına doğru, kendini, kendisine(halka) rağmen muktedir olanları oyları ile o makamlardan kovacak, HALK, HALKIN İKTİDARINI KURACAKTIR!.. Yaşasın halkın iktidarı. Yaşasın, Demokratik Parlamenter Sistem. YAŞASIN ŞANLI, KURTULUŞ SAVAŞININ ONURU TBMM'si!..