Böyle bir girişe, çoğu kişinin "sana
mı kaldı kardeşim" ya da "bi bakalım, bakalım" diyeceğinden hiç
kuşkum yok.
--"Hepimiz aynı gemide olduğumuza
göre", yerel yönetim seçimleri öncesinde, olaya bir başka açıdan değil, en
önemli açıdan bakmak gerekir. Nasıl mı? Şöyle ki:
--Evet, doğrudur, hepimiz aynı gemideyiz!..
--Kimimiz güvertede kral koltuklarına
kasılmış, masasında balığını yer, kahvesini içerken; kimimiz de bir elinde
"SOĞAN EKMEK" yiyerek, yerleri süpürüyor, paspas yapıyor, kenefden
çıkarken sifonu çekmeyenlerin sifonlarını çekip, duvarlara yapışan kalıntıları
fırçalıyoruz. Eh tabi gayet doğal olarak.
--Evet, aynı gemideyiz ama aynı gemide
olduğumuzu sadece onlar yanımızdan geçerken anlıyoruz. Adamlarının bizleri elleri
ile iterek, bir kenara "çekilen, durun" denilerek öteye
sıkıştırıldığımız zaman anlıyoruz;
--Onlar ile aynı gemide olduğumuzu!..
--Antalyalı olunca ve Belediye de denilince
haklı olarak örneği Antalya'dan vermek gerekecek.
--Antalya'nın ilk Belediye Başkanı,
Muhasebeci Abdullah Efendi (1868 - 1872). Mevcut Başkan sayın Menderes Türel
ile birlikte 36 kişi Belediye Başkanlığı yapmıştır.
--İnsanların altlarında devletin atı
olunca, kişiler hep rahvan gideceklerini düşünürler. Her bi başkanın hikayesini
bilenler bir bir dramda izlidir.
--Örneğin, akrabam Ömer Eken. O kadar sade
ve sıradan yaşardı ki, ben Belediye Başkanı olduğunu yıllar sonra anladım. Dr
Bekir Kumbul'un halktan biri olarak yaşam sürmesi gibi.
--Ya, Av Yener Ulusoy(1984 -1987). Onu hep
şehrin merkezi boydan boya geçen adının verildiği bulvardan bilirim. Ya, Aksu
Irmağından başlayıp, Manavgat Irmağına kadar olan Tugayoğlu çiftliğinin torunu,
başarılı bir avukat, Turgut Özal'ın prenslerinden olduğu öyküsünü kaç kişi
bilir?
--Ya, Dr Bekir Kumbul(1999-2004) ile
ilişkisini?
--Bilenler de bir şeyler söylesin ve
eklesin ama ben bilirim.
--Konya'dan Antalya'ya atı ile gelen bir
ağa, yoldan geçerken, "bu uçsuz bucaksız topraklar kimin?" diye
sorunca, etrafında kiler "Tuğayoğlu’nun ağam" diyorlar.
--Konya'da uçsuz bucaksız toprakların
sahibi ağa, aşağısı Ak Deniz, yukarısı Toroslar olan araziyi öğrenince, atından
iniyor ve "atımı da verin be bu adama, o zamana be!.." diye isyan
ediyor.
--Yener Başkanı ben de tanımıştım Ankara'da
yakalandığı amansız hastalığın tedavisi olurken. O zamanlar Emekli Sandığının
olan, TBMM'nin karşısında Ankara'ya gelecek konuklar için yaptırlan BÜYÜK
ANKARA Otelinde, Antalya B.Şehir ve Başkanı Bekir Kumbul'un ilgisi ve bilgisi
dahilinde kalır, ben de doktorlarının verdiği ilaçlarını alır otele bırakırdım.
--Ta ki cenazesi Antalya Büyükşehir
belediyesi tarafından defin edilinceye kadar. Öykünün gerisini bilmeyenler,
bilenlere sorsunlar.
--Peki bütün bunların Ak Parti ile ilgisi,
alakası ne?
--Yönetim erki kişilerin elinde iken,
yöneticileri, yönetimi elinde bulundurmanın gücü ile hiç bir şeyi görmezler ve
farkında olmazlar, ta ki kaybedene kadar.
--Hiç kimse açık etmiyor ama Ankara'nın
derin delhizlerinde soğuk savaşlar yaşanıyor. İktidar ile muhalefet arasında
da, iktidar partisinin olduğu gibi, muhalefet partilerinde olduğu gibi.
--İktidar, iktidarda olmanın avantajının
yanı sıra, 17 yıllık entopiyi yaşıyor. Olmak ya da olmamak sorunu ile Bahçeli
Devlet Beyin inisiyatifine bakıyor. Muhalefet ise, olanı ile idare etmenin yollarını
arıyor gibi.
--Bu mart, bir yere kar yağacak da, nereye
bakalım?
--Olmayan için zaten sorun yok da, Allah
kimseyi gördüğünden mahrum bırakmasın.