Tablo çok vahim..

Türkiye’de her dört kişiden biri yoksulluk yaşıyor..

Her  10 kişiden 7’si ile kredi kartı borçlusu..

Ekonomide yaşanan sorunlar ve adeta otomatiğe bağlanan zamlar yüzünden hayat iyice zorlaştı..

Her gün yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz.

Elektrik, doğalgaz ve akaryakıt başta olmak üzere iğneden ipliğe her şeye zam geliyor.

İşsizlik sürekli artıyor.

Yapılan bir araştırmaya göre,  üniversite mezunu işsizlerin oranı yüzde 25’e dayandı..

Yani her 4 üniversite mezunundan birisi işsiz..

Buna rağmen siyasal iktidar oy uğruna neredeyse söylere bile üniversite açacak..

Üniversitelerin eğitim düzeyini ise konuşmaya bile gerek yok..

Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK)verilerine göre işsizlik oranı yüzde 14’e yükseldi..

Neredeyse enflasyon sepetindeki tüm ürünlere zam geldi, zamlara her gün yenileri ekleniyor..

Artık bıçak kemiğe dayanmış durumda..

Enflasyon sepetinin ağırlığı her geçen gün biraz daha artıyor..

Sepeti oluşturan akaryakıt, doğalgaz, çay ve sigara öncelikli olmak üzere toplam 243 ürün zam yağmurundan nasibini aldı.

Ülkeyi yönetenler, zam sözcülüğü yerine ‘fiyat ayarlaması-fiyat düzenlemesi- söylemleri ile halkı oyalamaya çalışıyor..

Gerçek şu ki kimse geleceğe güvenli bakamıyor..

Özellikle genç nesil umutsuz, gelecek kaygısını giderek daha çok duyuyor.

 Zamlar hayatı zorlaştırırken, hükümet, sıcak para için eskilerin ‘salma’ dediği vergilere başvuruyor.

Neredeyse atılan he adımdan vergi alınan bir süreci yaşıyoruz.

Her şeyden vergi alınıyor da hükümet bu vergileri nerede, nasıl kullandığını açıklamaktan kaçınıyor.

Yönetim kadememsinde olanlar hesap vermek istemiyor..

Kamu kurum ve kuruluşları ise her şey güllük gülistanlıkmış gibi denetimleri gerektiği gibi yapmıyor, denetimlerde bile, yandan, partili, akraba, eş, dost, hatırlı kişi kollaması yapılıyor..

Pekala ne olacak ?

Toplumun tüm kesimlerini etkileyen ekonomik krizden nasıl ve ne şekilde çıkılacak ?

Antalya’da da, Türkiye’de de gemisinin kurtaran kaptan hikayesi öne çıkıyor.

Antalya’da olsun, Türkiye’de olsun bir grup mutlu azınlık bir eli yağda, bir eli balda yaşıyor..

Akşamları çıkınız bakınız kafelere, barlara, lokantalara tıklım tıklım dolu..

Vur patlasın, çal oynasın anlayışı sürüp gidiyor..

Bir de madalyonun tersi var..

Antalya’da acı ama gerçek, hala yatağa aç giren çocuklar var..

Antalya’da hala çöpten ekmek arayan insanlar var..

Türkiye geneli için de aynı durum söz konusu..

Hemen hemen tüm sektörler iflas bayrağını çekmek üzere..

Vatandaş günü kurtarmanın derdinde..

Kimse yarınından emin değil..

Böyle geldi de böyle mi gidecek ?

Bunun da yanıtını vermek olanaksız..

Tablo iç karartıcı, karamsar ama gerçekleri de gözardı edemeyiz..

‘Umutsuz olmayalım’ mesajını verenler, tünelin ışığının ne zaman görüleceğini de söylemeliler..

Gidişat iyi değil, aklımızın başımıza alalım..

Yarın dizlerimizi dövmemek için..