Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sağlık Bakanlığı, hastalara
manevi destek vermek amacıyla işbirliğine gitmişti..
İşbirliğinin ürünü olarak da ‘Hastalara Manevi Destek’ ekipleri oluşturuldu.
Bu kapsamda Ankara, İstanbul, Erzurum, Kayseri, Ordu ve
Samsun pilot iller olarak seçildi ve yaklaşık 20 bin din görevlisi hastalara
manevi destek verdi.
‘Hastalara Manevi Destek’ projesinin amacına ulaştığı
belirtilerek, uygulama Türkiye geneline yayıldı..
Antalya’da da kamu hastanelerinde ‘Hastalara Manevi
Destek’ ekipleri göreve başladı..
Diyanet İşleri
Başkanlığı Sosyal ve Kültürel İçerikli Din Hizmetleri Dairesi Başkanı
Abdurrahman Han, Batı’da birkaç yıllık geçmişi olan uygulamayı "Yaptığımız şey bir tedavi olmadığı
için projeyi 'manevi destek' olarak tanımladık. Uygulama Batı'da kiliseler
aracılığıyla yapılıyor” şeklinde açıklıyor.
Buraya kadar problem yok..
Batı’da kiliselerde uygulanan manevi destek hizmetinin
model olarak seçildiği söylense de, projeye övgüler yağdırılsa da gerçek hiç de
öyle değil..
Antalyalıların
‘Sigorta Hastanesi’ olarak bildiği Atatürk Devlet Hastanesi’ne de ‘2 kişiden
oluşan Hastalara Manevi Destek’ ekibi gönderilmiş, ya da görevlendirilmiş..
Kendilerine hastalara manevi desteğin nasıl verileceğini
soruyor hastane çalışanlara ve hasta yakınları..
Şimdi sıkı durun..
Manevi Destek Ekibi’nin kadın elemanı, akıllara durgunluk
verecek şu açıklamayı yapıyor :
“Hastalara cin,
piri ve üç harflileri anlatacağız. Hastaların cin çarpmasından nasıl korunacaklarını,
perilerin görevinin ne olduğunu anlatacağız”
Güler misin ağlarlar mısın ?
Diyanet İşleri Başkanlığı Sosyal ve Kültürel İçerikli Din
Hizmetleri Dairesi Başkanı Abdurrahman Han, Hastalara Manevi Destek projesinde
görevlendirilenlerin seçilmiş kişiler olduğunu, ciddi bir eğitimden
geçtiklerini söylese de gerçek başka..
Görünen o ki bu proje ile sayıları hızla artan İmam Hatip
Okulları’nın mezunlarına iş alanı yaratılmış..
Eller güneşe
yolculuk yaparken, biz hala cinlerle, perilerle, üç harflilerle uğraşıyoruz ve hastalara
cinli, perili manevi destek vermekle övünüyoruz.
Acı ama gerçek, araştırmalar gösteriyor ki, günümüzde
cinlere geçmişteki kadar inanılıyor.
Ama yaşanan olaylar cinlerden daha çok insanları işaret
ediyor sanki insan denen yaratık, bir başka olmayan canlı türüne kendi
enerjisiyle yaşam veriyor gibi...
Vatandaşın
kafasını cinli, perili saçma sapan hurafelerle karıştırıyorlar.
Günümüz cin dönemi; iki ayaklıları yetmiyormuş gibi, bir
de öte yandakilerle uğraşıyoruz.
‘Herkesin cini
var, önüne gelen birbirini tehdit ediyor, cin bodyguard 24 saat mesaide.
Bir zamanlar Medyum Memiş´in cinlerini çaldığı
için suçlanan biri vardı.
Şimdi de ortalığı tarikatçı cinleri sardı.
Önüne gelen, cinlere kafayı takıyor..
Cinlerle konuştuğunu söyleyen var, cinlerin hayatımıza
yön verdiğini söyleyen var..
Çocukluğumuzdan beri bunlara benzer söylentileri dinler
dururuz.
Günümüzde cinler,
gerek bilimsel ortamda, gerekse de entellektüel boyutta batıl bir inanç olarak
kabul ediliyor.
Kırsal kesimin dışında, kentlerde duyulan olaylar veya
iddialar ya akıl hastalığı olarak, ya da sansasyon yaratma çabaları olarak
tanımlanıyor
Cinlerle büyü bozan da var, cinlerle hastalık savan da,
cinleri bahane edip, ahlaksızca işlere imza atan da var.
Büyük bir olasılıkla
cinler ülkesi Cinistan´da da ekonomik sıkıntı ve işsizlik var.
Anlaşılan o ki bu
tarafa sürekli işçi yolluyorlar.
Sıkıntılı bir süreçteyiz.. Yok mu orada bir ekonomi profu, ?
Nerede bu cin devleti? Nerde cin yetkililer?
Haberiniz olsun.. Buraya
kaçak cinler geliyor..
Gün geçmiyor ki,
cinlerle sevişenler, evlenenler hatta çocukları olanlar duyulmasın.
Sözün özü dikkatli
olun hastaları cin çarpabilir..