Antalya havzasında buharlaşma önceki dönemlere göre rekor artış gösterdi. Uzmanlar bu durumun, sıcaklığa ve iklim değişikliğine bağlı olarak yağış rejiminin değişerek karın yine geçmiş dönemlere göre az yağmasının sonucu olarak görüyor. Ancak Avlan Gölü’nü tamamen kurutan sürecin ayrıntıları bu kadarla sınırlı değil. Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şubesi Başkanı Bayram Ali Çeltik, “Bu gölleri besleyen dereler var. Geçmişte bu dereler üzerinde HES’ler, göletler ve barajlar yapılmış. Bu yapılar suyun göle gelmesini engelliyor, bu da gölün kurumasının bir başka sebebi” diyerek gelinen süreçte uzmanların görüşlerinin dikkate alınmamasının sonucu olarak tüm gölleri kaybedebileceğimiz uyarısında bulunuyor.

AVLAN GÖZ GÖRE GÖRE KURUTULDU!

    Göllerin görünür ve görünmeyen rezervleri olduğuna dikkat çeken Başkan Çeltik, “Görünmeyen rezervler görünür rezervleri destekliyor ancak kaçak ve bilinçsiz sondajlar görünmeyen rezervleri kurutuyor. Bunun en büyük sebebi bilinçsizce yapılan tarım ve hayvancılıktır” diyor. Önceden Elmalı’nın Avlan Gölü’nün olduğu bölgesinde yapılan tarım yalnızca arpa ve buğday üzerine kuruluyken bugün bilinçsizce suya aşırı ihtiyaç duyan meyveler ekilmeye başlandı.  Ayrıca bilinçsiz hayvancılık da gelişti. Bunun sonuçlarına ilişkin çarpıcı bilgiler paylaşan Başkan Çeltik şöyle konuştu: “Hayvancılıkta kar elde etmek için hayvanın gıda ihtiyacını karşılamak üzere yem üretiyorsunuz, örneğin mısır. Mısır için çok ciddi su tüketimine ihtiyaç var. Tarım ve hayvancılıktaki yanlış politikalar gölleri besleyen görünmeyen rezervin tükenmesine ve görünür rezervlerin de yok olmasına neden oluyor. Saksıya su dökülüyor, suyun kaybolduğunu görüyorsunuz. Ancak aynı saksıya iki üç bardak su döktüğünüzde suyun orada olduğunu görüyorsunuz. Avlan’daki mesele biraz daha içler acısı ve vahim… 1960’lı, 70’li yıllarda sıtma yayan sivrisineklerden kurtulmak ve tarım alanlarına yer açmak için Avlan Gölü’ne gelen suyu kurutma kanallarıyla dağın içerisine gönderdiler. Yani tepelerden su geliyor ve siz bu suyun göle gitmesini engelleyerek kurutma kanalı yapıyorsunuz ve ‘karstik sistem’ denilen düdenlere bu suyu hapsediyorsunuz. Bu adım 50 yıl önce taşkınların önüne geçilerek işe yaradı ancak 50 yılda dünyada çok şey değişti. Tarım ve hayvancılık için artık çok daha fazla su tüketiyoruz. Göle gelen derelerin önünü kapattık ve bu da gölün kurumasına neden oldu. Fakat halen yapılabilecek bir şey var. Örneğin, Elmalı içerisinden geçen kurutma kanalına artık müdahale edilmeli. Yılda 60-70 milyon metreküp su buradan geçerek Düden’e dökülüyor ve Elmalı bu sudan faydalanamıyor. Bunun için burada küçük değişiklikler yaparak suyu daha üst kotlarda depolamalıyız. Bir kısmını Avlan Gölü’ne göndererek gölü ve ekosistemi canlandırabiliriz. Suyun bir kısmını da tarıma ayırabilir, yer altı sularını besleyebiliriz.”

KURAKLIK GIDA FİYATLARINI SERT VURACAK

    Bu dönem barajların ve göllerin kurumasından dolayı sulamada sorun yaşandığının ve ciddi rekolte kayıpları olduğunun altını çizen JMO Antalya Başkanı Çeltik şu ifadeleri kullandı: “Bu da önümüzdeki günlerde meyve ve hububat fiyatlarını artıracak, temiz gıdaya ulaşmamız daha da zorlaşacak. Bu şu demek oluyor; bir kurum kendi bakış açısıyla amacı kurutmak olan bir kanal açıyor ve buna müdahale edilmediği ve kurum kendini yenilemediği için bunun cezasını Elmalılılar çekiyor. Alınacak tüm ciddi kararlar için birçok disiplinin bir araya gelerek karar vermesi gerekiyor. Örneğin 2011 yılında Antalya için Tarım Master Planı yapılmış, ancak birçok veri yok. Örneğin su yok, topraksız tarım var, susuz torum yok. Oysaki su yoksa tarım da yok demektir, bu da o yapılan planın çöp olacağı anlamına geliyor.”

AVLAN İÇİN ÇOK GEÇ KALDIK!

    “Nedense Antalya’da tarıma hiç kimse müdahale etmiyor” diyen Başkan Çeltik, Antalya’da tarımın suyun yüzde 80’ini, 90’ını kullandığını aktararak “Kaçak sondajlardan dolayı ne kadar tüketildiğini bilmiyoruz. Antalya’da tarıma bir an önce müdahale edilmeli, tarım imar planları yapılmalı” şeklinde konuştu. Çeltik şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Vatandaşlar eğitilerek suya az ihtiyaç duyan bitkilere yönlendirilmeli ve eğitilmeli. Böyle giderse önümüzdeki dönemde tarım ve turizm kenti olan Antalya’nın tarım ayağı uçurumdan aşağı yuvarlanacak. Antalya’nın görünmeyen yer altı su potansiyeli belirlenmeli, su ayak izine bakılmalı. Bir kilogram kırmızı et için 15 bin litre su lazım. Bir kilo domates için 184 litre su lazım. 1 kilo pamuk için 12 ton su gerekiyor. Bu konuyla ilgili olarak Valilik kanalıyla Su Yönetimi Üst Kurulu oluşturularak, STK’ların da bir araya gelmesiyle hızlı adım atabiliriz. Yoksa çok geç kalmış olacağız, ki şu anda da durum öyle görünüyor.”


Özgür Cem Boynueğri

Editör: TE Bilisim