Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun(TÜBİAK)’1001 Programı’nca desteklenen ‘Türkiye Sosyo-Ekonomik Statü Endeksi Geliştirme Projesi’ kapsamında ‘Türkiye’nin En İtibarlı Meslekleri’ araştırması sonuçlandı.

“Türkiye’de Çalışma Yaşamı ve Mesleklerin İtibarı’ başlıklı araştırma ile en itibarlı 20 mesleği ortaya çıktı.

Ülke genelinde anketlerle geliştirilen araştırmaya katılan deneklerin iyi bir işte en fazla aradıkları ilk üç özellik iyi bir ücret, iş garantisi ve iş güvenliği en az önem verilen özellik ise işin ilginçliği olarak belirlendi.

Araştırma kapsamında, bedensel çalışma gerektiren işlere yönelik de olumsuz bir tutum olduğu da anlaşıldı.

Lafı daha fazla uzatmadan Türkiye’nin en itibarlı 20 mesleğini sizlere aktarmak istiyorum.

Birinci sırada tıp doktoru var..

İkinci sırada üniversite profesörü..

3. sırada ise Hakim bulunuyor..

Öğretmenlik en itibarlı 4’nci meslek..

Araştırmaya katılanlar 7’nci itibarlı mesleği diş hekimi, 6’ncı general, 7’nci itibarlı meslek olarak da vali olarak işaret etmişler.

Çok çarpıcı bir araştırma Türkiye’nin en itibarlı meslekleri sıralaması.

Örnek mi ?

8’nci yüzbaşı, 9’ncu Büyükşehir Belediye Başkanı, 10’ncu rektör, 11’nci eczacı..

12’nci sırayı ise psikolog almış.. 

Türkiye’nin en itibarlı 20 mesleği arasında gazeteci ve siyasetçi yok..

Sizi bilmem ama benim için sürpriz değil..

Bu iki mesleği de itibarsızlaştırdık..

Bizim tayfaya sorarsanız gazetecilik mesleğinin itibarsızlaştırılmasında suçlu yine gazeteciler..

Gazetecilik, bir zamanlar en itibarlı meslekler arasındaydı, saygınlığı vardı, gazeteciye güven duyardı vatandaş..

Şimdiler de ise itibarlı meslekler arasında yer bulamayan siyasetçilerle birlikte gazetecilik de en güvensiz ve de itibarsız iş konulana döndü, daha doğrusu elbirliğiyle dönüştürüldü..

Gazetecilik artık halkın haber alma hakkını kullandıra, halkın gözü kulağı olan bir meslek değil de, para, güç ve koltuk kazandıran bir meslek olup çıktı.

Ciddi, işini adam gibi yapanlara sözümüz yok..

İki cümle kuramayan adam internet gazetesi ile birden kendini sektörün içine atıyor.

Amaç belli gazeteciliği hem çevre yapmak, hem de tehdit aracı olarak kullanmak..

Antalya’da bunun örneklerini saymakla bitmez..

Denetim olmadığı için, otokontrol mekanizması bulunmadığı için adamlar asıp, kesiyor..

Havalarından da geçilmiyor arkadaşların..

Nerede yemekli, kahvaltılı, hediyeli toplantı var koşturuyorlar..

Başköşede yerlerini alıp, arzı endam ediyorlar.

Bu tiplerin sayısı sürekli artıyor..

Burada kamu kurum ve kuruluşlarının sahip, yönetici ve basın büroları gibi, Antalyalı  siyasetçilerin de suçu var..

Bu arsız, yüzsüz tipleri muhatap kabul edip, böbürlenmelerine  prim tanıyorlar..

Kimisi bir siyasi partiyi ele geçirmiş..

Kimileri bir ya da birkaç belediyeye kapağı atmış..

Kimileri bir kamu kuruluşuna kapılanmış..

Gazetecilik işte bunlar yüzünden yozlaştı, gözden düştü, vatandaşın güvenini yitirdi..

Olayın bir başka yönü ise taraf ve bitaraf meselesi..

Ana akım medyada olduğu gibi Antalya’da da gazeteciler kamplaşmış durumda..

İktidara yakın gazeteciler var, onlar bir eli yağda, bir eli balda tatlı bir hayat sürüyorlar.

Halkın haber alma hakkını kullandırmak, gazeteciliğin evrensel ilkelerine uymak gibi bir dertleri yok..

Hal böyle iken gazetecilik mesleğinin itibarılar sınıfına girmesi mümkün mü ?