Ülkenin hızla sürüklenmek istediği TEK ADAM rejimine pek çok gösterge bulunmaktadır. Bunlardan en somut örneği Ankara’da Atatürk’ün emaneti sit alanı olan tarıma özgülü Atatürk Orman Çiftliğine kaçak olarak yaptırılan ve adına “Külliye” adı verilen kaçak saray ile şu an da Gökova’da binlerce ağacı yok ederek yasalara aykırı bir biçimde yaptırılan yazlık saray gösterilebilir.

                   Bunların her ikisi de hukuksuz ve çevre katli sonucu oluşturulan yapılardır. Yapımları milyarlarca TL’yi (Katrilyon TL) bulan bu binalar adına her ne kadar Külliye vb. isimler konulsa da her ikisi de yazlık ve kışlık saray olarak ailesi ile birlikte tek kişiye özgülenmiştir.

                   Çok açık ve net olarak görülen Türkiye’nin saltanat rejimine geçirilmek istendiğidir.

                   OHAL bahanesi ile KHK’lar ve seçimi kazanırlarsa ferman ve buyruk niteliğinde ki CK(cumhurbaşkanı Kararnamesi) ile Ülke tek kişi tarafından yönetilecektir.

                   Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne inanan bizler tekrar TEK ADAM rejimine ve Saltanata hep karşı çıktık ve çıkmaya devam edeceğiz.

                   Bizim karşı durduğumuz kişi veya kişiler değil siste ve rejimdir.

                   Talep ettiğimiz gücün denetlendiği ve bu anlamda kuvvetlinin ayrıldığı ve eşit olduğu bir demokratik sistemdir.

                   Adı ne olursa olsun ülkemiz için geçerli ve hayırlı olan da budur.

                   Adına Cumhur ittifakı adını verdikleri ve temelde ülkeyi bölmeye yönelik düşüncenin sahipleri seçim döneminde bu tavırlarını hat safhaya getirmiş ve kendisinden olmayanları vatan hainliği ve teröristlik ile suçlama hainliğini ortaya koymaktadırlar. Asıl hainlik  ve teröristlik bu milleti bölme gayret ve faaliyetinde bulunmaktadır.

                   Seçim meydanlarında devletin her türlü imkanlarını kullanan yazılı ve görsel basının tamamını yararlarına kullanan bu zihniyetin tüm çabalarına rağmen milletin gösterdiği duruş bunların sinir sistemlerini de altüst etmiş ve tabiri caizse şuursuzca saldırmaya başlamışlardır.

                   Bu saldırı sadece yurt içinde ki muhaliflere değil medeni Dünya’ya da yönelmiştir.

                   Yıllardır üretmeden tüketen bir toplum yaratan ve yanlış ekonomik uygulamalar ile ülkeyi batıran zihniyetin bu durumu muhalefete ve dış ülkelere yüklemesi de tam bir mizah konusudur.

                   16 yıldır şu veya bu şekilde rüşvet ve göz boyama ile milletin oyunu hile ile ele geçiren zihniyetin gideceği yer, söyleyeceği söz, vaat edeceği bir husus kalmamıştır.

                   Devlet imkanları ile seçim sonuçlarını farklı gösterecek veya yok sayacak girişimleri yapacak tiynette sözler sarf edenlerin zararı sadece ülkeye değil en çok kendilerine olacaktır.

                  

                   Türk Milleti artık Demokrasiye kastedenleri görmüş ve 24 Haziran’da bu güruha gerekli cevabı sandıkta verecektir.

                   Buna inancım tamdır.

                   Saygılarımla…