Geçtiğimiz günlerde belgesel izliyordum. Fransa’daki Kahire Müzesi’nden sonraki en büyük Mısır koleksiyonunu barındıran Louvre Musaum’da görev yapan bir araştırmacı, “Tarihi okudukça cahilleşiyoruz” gibi bir cümle kurmuştu. Maalesef, özellikle herkesin yazar, bilgin, gezgin olduğu, herkesin kendini Evliya Çelebi sandığı bir durum oluştu.

Zaten bu yaşıma geldim, arkeologların “tahmin” ile yürüdüğü için yanılma paylarını hiç görmezden gelmedim. Fıkrayı bilir misin?

Temel bilim insanı olmuş. Amerika'da bir Arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilmiş. Amerikalılar anlatmaya başlamış.

''Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve internet kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce internet kullanmışlardır.''

Bunu duyan Temel hemen cevap vermiş. ''Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağıya indik ama hiçbir şey bulamadık. Öyleyse bizim atalarımız wifi kullanmışlardır.''

Bu masalımızda, 100 yıl önce; Antalya Müzesi Kurucusu Süleyman Fikri Erten’in o günlerde çektiği fotoğrafların izini sürmek için Döşeme Boğazı’ndayız. Meslek büyüğüm olması bir yana, yolun başında, fotoğraf adına çok şey öğrendiğim Deniz Akgün bıraktı beni Dağbeli başlangıcına.

Navigasyon 9 km kadar yol gösteriyordu. Tam da öğle sıcağı “Sırt çantalı Atlas Likya Yolu’nda” adlı kitap da çantamda ve ondan aldığım tüyolarla sırt çantamda simit, çerez, su var. 3,5 saatlik bir zaman dilimi ayırıyorum. Kovanlık tarafına indiğimde gelip alacak beni Deniz Ağabey.

Şimdi burada internetten faydalanalım. “Antik çağlarda Pamfilya ile Pisidia kentlerini birbirine bağlayan yollardan biri olan Döşemealtı Boğazı, Bizans ve Selçuklu-Osmanlı dönemlerinde de işlevini sürdürmüş, hatta yakın zamanlara kadar Yörüklerin göç yolu olmuştur. 2000 yıl boyunca işlevini sürdüren bu yolda, kontrol amacıyla çeşitli dönemlerde askeri konak olarak kullanılmış yapılar bulunmaktadır. Döşeme taşlardan oluşan bu yol Döşemealtı İlçesi'ne de adını vermiştir.

 Yüzeyi 4 metre genişliğinde taş döşeli yola yöre halkı kısaca “Döşeme”, yolun geçtiği boğaza “Döşeme Boğazı”, yolun altında kalan düzlüğe de “Döşemealtı” demiştir. Döşemealtı zamanla; buradaki bir grup köyün, sonralarında platonun tamamının, nahiye merkezinin ve en nihayetinde ilçenin adı olmuştur.

Yalnızlığa terk edilmiş bir tarihi yapı konumunda olan Antik Döşeme Yolu  Antalya’nın Döşemealtı ilçesinde bulunuyor. Yakın bir zamana kadar bu yol Yörüklerin göç yolu olarak kullanılmış. Tarihine bakıldığından antik çağlardan bugüne kadar gelmesine rağmen gerekli restorasyon çalışmaları bir yana koruma çalışmaları da bir hayli uzak.

 

Şimdiki Burdur yolundan yaklaşık 10 km içeride bulunan bu yer sessiz ve sakin. Şimdilerde yalnızlığa terk edilmiş durumda. Şehre adını vermesi merak konusu olmuş. Bu yüzden ziyaret etmek isteyenler bulunuyor. Aksi takdirde varlığından bile kimsenin haberinin olmayacağını söylemekte mümkün.

Antik Döşeme Yolunu görmek isteyenler navigasyonlar’ından destek isteyecek. Ancak buradaki yol güzergahının sizi yanlış yerlere götürebileceğini de belirtmek gerekiyor. Çünkü yol üzerinde bir tabela yok. Asfalt yol bir yere kadar. Sonrasında GPS sizlere yol bile göstermiyor.“

 

100 yıl önceki fotoğrafların kaydedildiği nokta Kovanlık girişine sadece 1 km mesafedeymiş. Haaa, “onca yolu boşa yürüdüm” demiyorum. İlk fırsatta bir daha, daha serin bir günde yürüyeceğim.











 

 

 

Editör: TE Bilisim