‘Uçak sanki Antalya’ya düştü’

Rus uçağını düşürüldüğünde Antalya Ticaret ve Sanayi Odası(ATSO)Başkanı Davut Çetin, tepkisini ve üzüntüsünü bu sözlerle dile getirmişti.

Haksız da değildi..

Uçak krizinden en çok Antalya etkilendi.

Hem Rus turistleri kaybettik, hem de en önemli ihracatımız olan yaş sebze ve meyveye Rusya ambargo koydu.

Uçak krizinin faturası gerçekten çok ağır oldu, hala da faturayı ödemeye devam ediyoruz.

Oteller bastı, yok pahasına satılanlar oldu.

200 bin turizm emekçisi işsiz kaldı.

Aileleri ile birlikte yarım milyon insan aç ve perişan durumda.

Ruslar, ‘istemiyoruz’ deyince sebze ve meyve elimizde kaldı.

Üreticiler, masrafı bile çıkaramadığı gibi, seraları sökmek zorunda kaldı..

Komisyoncular ve ihracatçılar ise iflas bayrağını çekti..

Çok sayıda işyeri kapandı, icralar geldi, toplumsal çalkantı baş gösterdi, yuvalar yıkıldı.

Ekonomik sıkıntı psikoloji bozdu, intihara kadar giden acı olaylar patlak verdi.

Rusya ile dostluk köprüsünün kurulmak üzere olduğu,umutların biraz da olsa yeşerdiği bir süreçte bu kez Avrupa ile diplomatik kriz ortaya çıktı..

Turizmde en önemli müşterimiz olan Almanya ile papaz olunca, Alman Hükümeti vatandaşlarına, Türkiye’ye gitmeyin’ anlamına gelen şu uyarıyı yaptı:

“Türkiye’de yapılan halk oylaması sürecinde siyasi gerilimler ve protestoların ortaya çıkması bekleniyor ve bunun bir kısmı Almanya’yı da hedef alabilir. Türkiye’ye tatile gidecek Alman vatandaşları siyasi toplantılardan ve kalabalıklardan uzak durmalı”

Deneyimli hukukçu ve siyasetçi Nizamettin Sağır, şu çarpıcı yorumu yapıyor:

Yazık oldu Antalya’ya. Rus uçağı Hatay’da değil sanki Antalya’da düşer. Bomba Sultanahmet’te değil sanki Antalya’da patlar. Almanya ve Hollanda’yla kavga olur, yumruğu Antalya yer.  İş esnafa, turizmciye desteğe gelince davul zurnayı Diyarbakır çalar. Velhasıl hep yazık olur Antalya’ya”

Şurası yadsınamaz bir gerçek ki Antalya’yı turizm ve tarım ayakta tutuyor.

Bu iki sektörle Antalya’da yaşayan herkesin bir şekilde ilişkisi var..

Hal böyle olunca da Rus uçağı krizinden sonra yaşanan diplomatik kriz, Avrupa ile köprülerin atılma noktasına gelmesi, hükümet sözcülerinin gemileri yakan açıklamaları Antalya’nın daha da mağdur olmasına yol açıyor.

‘Turizmin başkenti’ diye vitrine çıkarılan Antalya, ne yazık ki 2017 sezonu için de umutsuz bir görüntü çiziyor.

Kalabalık gruplarla gidilen turizm fuarlarında umduğumuz bulamadık..

İddialı ve umutlu gittiğimiz Berlin ve Moskova Turizm Fuarları’ndan da elimiz boş döndük,.

TÜRSAB Yurtdışı Temsilcisi deneyimli turizmci Hüseyin Baraner, fuarlarda tanıtım değil de siyaset yapıldığını söylüyor.

Çok doğru bir saptama..

Bakıyorsunuz turizm fuarlarına giden Antalya ekibine birbirlerine gaz veriyor, turizmi değil de siyaseti öne çıkaran ikili, çoklu görüşmeler yapıyorlar..

Fuarlara giden isimler hep aynı, kimilerinin turizmle uzaktan yakından ilgisi yok..

Ahbap-çavuş ilişkileriyle oluşturulan ve asla değişmeyen turizmi elçileri(!) Antalya’yı ve Türk Turizmi’ni tanıtmak yerine özçekim(selfie) çekmeyi yeğliyorlar.

Dahası Antalya’yı ve Türkiye’yi tanıtsın diye Almanya’ya ve Rusya’ya götürülen kimi kişiler,  günlerini kumarhanelerde ve eğlence yerlerinde geçiriyor, Almanlarla sıcak ilişkiler(!) kuruyor..

Hüseyin Baraner de, Nizamettin Sağır da, sağduyulu her Antalyalı da yerde göğe kadar haklı..

Yazık oldu Antalya’ya..

Önce uçak, ardından diplomatik krizle gelen iki yumrukla nakavt oldu Antalya..

Birileri uygun yerlerine kına yaksın..