-Seçimin kaybedeni
AKP’dir..
-Koltuk
sevdalılarının bu partide işi yok..
Bu iki müthiş söylem(!) yenilmeye doymayan pehlivanları
bile şaşırtan CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’na ait..
CHP Genel Başkanlığı’na seçildiği 2010 yılından bu yana
ortalama her yıla bir seçim kaybeden, ‘Gandi
Kemal’, dünkü açıklaması ile asıl
kendisinin koltuk meraklısı olduğunu itiraf etti..
24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel
seçimlerini kaybettikten sonra dün saat 11.00’da partinin icra mekanizması olan
Merkez Yürütme Kurulu’nu(MKY)olağanüstü
toplantıya çağıran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘ Bir kez daha başarısız olduk istifa
ediyorum’ diyeceğini uman ve bekleyenler bir kez daha yanıldılar..
MKY’dan sonra basının karşısına sinirli bir görüntüyle
çıkan Kemal Karabulut Kılıçdaroğlu,
‘pişkinliğin bu kadarına pes’ dedirten bu açıklamaya yaparak, “ Seçimin
kaybedeni AKP’dir” dedi..
AKP ve sözcülerinin çeşitli konulardaki açıklamalarını
halkla alay etmek olarak yorumlamakla haksızlık etmişiz..
CHP’nin Genel Başkanı, dünkü açıklamaları ile ‘AKP’lilere nal toplatan bir pişkin bir
siyasetçi’ olduğunu ortaya koydu..
CHP’de parti içi demokrasi olduğunu her fırsatta söylese
de siyasetin ‘asıl tek adamı’nın kendisi
olduğunu inkar etmeyen Kılıçdaroğlu, gazetecilerin ‘istifa edecek misiniz ?” sorularına verdiği şu yanıtla gerçek
koltuk sevdasının kendisi olduğunu dosta düşmana gösterdi:
“Partide ne
olacağına parti karar verir”
Şunu demek istiyor Kılıçdaroğlu :
“Ben istemediğimiz
sürece kimse beni koltuğumdan kaldıramaz. Kimse benden ve CHP’den değişim
istemesin. 9 ay sonra yapılacak yerel seçilmede iddialıyız”
Kılıçdaroğlu konuşurken baktım da ‘Polit Büro’ olarak yorumlanan MKY üyeleri, Bremen Mızıkacıları’nı gölgede
bırakan gaflarıyla herkesi güldüren Genel Başkan Yardımcıları, sandık
bozgunundan hiç etkilenmemiş gibi birer muzaffer komutan edasıyla sağa soyla
gülücük dağıtıyorlardı..
O tabloyu görünce anladım ki seçim kaybetmek, sandıktan
bozgunla ayrılmak CHP’de alışkanlık yapmış, daha doğrusu CHP’nin seçim kazanmak
gibi, ülke yönetimine gelmek gibi bir derdi yok..
O nedenledir ki partisi CHP’nin oylarına 10 puan fark atan Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’ye
lütfen destek verdiler, maddi ve manevi anlamda ciddi biçimde yanında
olmadılar, kimi konulardaki açıklamaları ile İnce ile ters düştüler.
Muharrem İnce, kurultayda Kılıçdaroğlu’na rakip olduğu
için de Cumhurbaşkanı adayı olmasına Rahmeti
Süleyman Demirel’in tabiriyle ‘garınlarından
gonuşarak’ alkış tuttular,
Kılıçdaroğlu’nun karşısındaki en ciddi rakip Erdoğan’a karşı kaybedince de bıyık altından güldüler, seçim
kaybetmenin dayanılmaz hafifliğini bir kez daha tatmanın keyfini yaşadılar..
Seçimlerde Türkiye genelinde olduğu gibi Antalya’da da
AKP ve CHP güç kaybetti..
AKP’liler,
oylarının düşmesine, 7 olan milletvekili sayısının 6’ya inmesine rağmen Antalya’da abartılı
kutlamalar yaptılar..
Kamyonlarla takviyeli, sloganlarla beslenen araç
konvoylarını havai fişek görüntüleri izledi, kimi araçlardan silahların
ateşlenmesi ise olumsuz ve tehlikeli bir kutlama yöntemine dönüştü.
AKP oylarının Antalya’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
oylarının geride kalmasıyla yaşanacak
bir tartışmayı referandumda ‘hayır’
diyen Antalya’yı yeniden kazanmanın buruk sevinci önledi..
Ancak AKP’nin Antalya’da oy ve milletvekili kaybetmesi
parti tabanı ve kulislerinde sert eleştirileri önleyemedi..
AKP Merkez İlçe
eski Başkanı Celalettin Polat, sosyal medya üzerinden parti yönetimine
yüklendi, facebook paylaşımında, bazı
partililerine ‘Üç kağıtçı, fırıldak,
çapsız, lüpçü’ gibi çok çarpıcı benzetmelerde bulundu.
Polat, facebookta şunları yazdı :
“Erdoğan ile AK
Parti arasında %10’luk fark var. Lafa geldi mi onlardan ‘dava’cı yok! Umarım
Erdoğan bu farkın bedelini ödetir. Ne kadar lüpçü, üçkağıtçı, fırıldak, çapsız,
kibirli adam varsa bu hareketle yolları ayrılmalıdır”
Polat’ın bu paylaşımı doğal olarak Antalya’da büyük yankı bulacak, iktidar
partisinde sinirler gerilecek, yenilginin sorumlusunu arama çabaları artacak.
Kuşku yok ki CHP ve AKP’de 24 Haziran’a yönelik eleştiriler
önümüzdeki günlerde sertleşerek devam edecek..
Yarın seçimler yaklaşınca siyaset arenası daha da
hareketlenecek, söz düellosu kızışacak..