Çoğu kişinin günlük bir uğraşısı, derdi ve görevi var. Allah için bilerek ya da bilmeyerek başarı ile bu görevler yerine getiriliyor.

--Çoğu kişinin de bu dünya ile derdi, ilgisi ve bilgisi kalmamış: kemiş, kesmişler. O gökyüzünde melekler ile ya da bu dünyada yanına bile yanaşamadığı hatunların huri-melek olarak öteki dünyada koynuna girme, bu dünyada beceremediğini orada nasıl becereceği derdinde.

--Bizim gibi salaklar da, gidip memleketlerinde sahillerde keyif çatmanın yerine, Angaraların ayazında (Allahtan evler-arabalar kaloriferli, sırtlar kavi, karınlar tok) oradan oraya bu memleket için, güzel insanlık için ne yapılabilir, ne yapabilirim derdinde.

--Hani, "kendi işine avukat bulup, avaraya koşmak" diye bir deyim vardır, işte bizler de henüz kendi işimizi de yapıp, ülke-millet kaygısı ile ortalıkta dolaşsak da, görünen çoğu kişinin düşündüğünün, sandığının, kandığının tersine.

--Keşke sanal tarih anlatıcısı TV dizileri, Osmanlı'nın muhteşem saltanın yanında, nasıl ve neden yıkıldığını, bu gün neden yok olduğunu da bir gösterse, anlatsalar.

--Anlatırlar mı? Neredeeee!..

--Neden, önüne iki balya ot atılan malın deneyimleri var iken, alem salak mı, "bulandıracak denizi, uyandıracak kerizi".

--Geçtim öyle anlı şanlı tarih kitaplarını, ansiklopedileri, sıradan internet bilgileri bile artık kişilerin elinin altında.

--Çocukluğumda, -ki Anne-Babamın hâlâ evlerinin baş köşelerinde- duvarda ipek kabında asılı Mushaf/Kuran dururdu. Onu ele almak için bile abdest alınırdı.

--Hoş ömürleri uzun olsun, her ikisi de namazlarından sonra masanın üstünde duran kuranlarını okurlar. Anlayacağınız bizde Kuran, ya duvarda aslı ya da erkek iseniz göbeğinizin üstünde, kadın iseniz de göğsünüzün üstünde tutulur, okunur idi.

--Son zamanlarda mezarlıklarda, bazı Cuma hutbelerinde ya da mevlütlerde gördüm, gencecik hocalar-imamlar, ceplerinden çıkardıkları telefonlardan, aypetlerden kuran, mevlüt okuyup, dua edip vaaz veriyorlardı..

--Zaman nasıl da değişiyor. Bir zamanlar radyolar, televizyonlar bile "gavur icadı" olup, günah iken, arkalarını hanımları alıp jet-ski yapan hocalara kadar gelinmiş olmaya, zamanın ruhu demek gerek.

--Diyeceğim artık her şey cepte, her şey her yerde.

--Artık dünyada hakim bir düzen var. Kimse düzeninin değişmesini istemiyor, çok hoşnutlar. Öyle açlık, yokluk-yoksulluk falanmış, geçiniz bunları, bu konuları başkalarına Allaha havale etme derdindeler. Yok efendin Allah, herkese nasibini verirmiş. Eyvallah da, sen benim soframdan çalıp ellere verdiğin lokmama neden Allah'ı karıştırıyorsun, nerede kaldı "kul hakkı" demek, afyon yutmuş ahalinin aklına gelmiyor.

--Eyyyy Ahali, Kapitalizm sıkıştı. Çarkı zor döndürüyor. Seni, beni iliklerimize kadar sömürüp, donumuza kadar her şeyi şekillendirmesine rağmen, çıkış arayışında.

--1989 krizi, sorunların başladığının ilk ip uçlarını vermişti. 2000'ler ise pansumanlar ile geçiştirildi. 2020'lerde ise artık yumurta kapıya dayandı. ABD'de bile gençler artık kapitalizmden umudunu kesmiş, sosyalizm, eşitlik falan-filan demeye başlamışlar.

--Dünyanın en zengin adamlarının, dünyanın genel gidişatı ile ilgili verdikleri demeçlere bir bakın. İNG Bank'ın çalışanlarına gönderdiği geleceğin dünyası ile ilgili mektubunu bir okuyun bakalım.

--Bill Gates amca işi o kadar ileriye götürüyor ki:"devlet bizden daha fazla vergi alsın" diyor.

--Türkiye'de mi, bana ne kardeşim gidin Cuma vaazlarını dinleyin. Gazetelerde yazılanları okuyun, bazı iktidar yanlısı kanalları izleyin. Doğru ise, emekli maaşlarından kesintiler yolda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim öncesi vaadi ile dolmuşa binip, emeklilere bayram ikramiyesi veren aynı hükümet, bunu da geri alma denemesinde imiş.

--Bakalım nefesi derin hocalar cuma ve tv vaazlarında, etiğini almamış ama cübbeli payesini almış akademisyenler ne gerekçeler ile bu durumu savunacaklar.

--Bazılarını yurtdışı hesapları kabarır iken, verdiğin vergiler ile yurt dışından "mülteci" diye (ki mültecilik, insanın dünyada olabileceği en masum ve çaresiz halidir. Sahip çıkmak insanlık görevdir ama) sömürgecilerin, yenidünya düzencilerinin ülkemize oynadıkları, yutturmaya çalıştıkları en alçakça oyundur.

--Kendi sınır boylarına duvar örenler, ülkemizde sınır boylarında ki mayınları temizletiyorlar.

--Bu durumu ve olanları da bazıları, tirene bakar gibi bakıp, yaşa- varol diye alkışlıyor.

--Allah akıl- fikir versin. Daha ne diyeyim ki.