Bazen, alıp başını gitmek istersin!.. Ama nereye!.. Başın, ayakların ve sen gidersin gitmesine de, gönlün kalır bahar dallarında asılı. Özgürlük gibi. Yeni yetme sevdalar gibi..

--Az gelişmiş, az geliştirilmiş, az da kafasına vurulmuş toprakların çocuklarıydık. Asya'nın batısına, Avrupa'nın doğusuna itilmiştik sanki.

--Oysa bu topraklar ne meyveler vermişti güz mevsiminde. Ne hasatlar yapılmıştı altın renkli başaklar ile.

--Harman yerlerine çeçler yığılmıştı, harmanların yanıbaşına.

--Emek, evet ya emek neydi ki bu Anadolu halkın için. Sabah kalk, akşama kadar çalış, çoluk çocuk tok olsundu uzun kış gecelerinde, karlı dağların yamacında, bozkırın ta göbeğinde, kel armut ağaçlarının suzuluğunda büyüyen ahlatlar ile.

--Ve binlerce yıl süren öyküler. Hititler, Sümerler bir yanda orta asyaya sığmamış, Türkmen obaları ile süzülmüştü Anadolu yaylalarına.

--Beyler, Beylikler, Oymaklar, Devletler İmparatorluk olmuştu omuzlarında. Asya'da Moğollar, Çinler, Anadolu'da haçlı orduları, Arap istilacıları baş belaları olmuştu.

--Kardeş kardeşi vurmuş-öldürmüştü Çaldıranda da. Bir kardeş matem tutarken, diğeri at sürmüştü Fırat boylarından Nil'den Afrika steplerine kadar.

--Ne garip bir yazgıdır ki, yenlerin tarihidir hep anlatılan. Oysa, yenileninde bir öyküsü vardır insanlık tarihinde. Acı, her kalpte aynı sızıyı işler geceleri yapa yalnızken.

--Ve dünya değişmişti. "Silah icat olmuş mertlik bozulmuştu". Güç, her şeye hakim olmuştu. Artık o sevginin yurdu yürekler, kin ile dolmaya başlamıştı zaman ile değişen ve dönüşen dünyada. Feodalizm can çekişmeye başlamış, kapitalizm doymak bilmeyen azgın kurt sürüleri gibi saldırmıştı her yere.

--Anadolum, Ön Asyam, Orta Asyam, Afrikam, Balkanlarım kalmamıştı birer birer ellerinde.

--Fötr şapkalı SAM AMCA, ellerinde Alman, İngiliz maşalar ile dalmıştı üstümüze. Yokluk, yoksulluk kader olmuştu, o kadar varsıllığın yurdunda.

--Mülk tanrınındı, Tanrı'da elini vermişti Halife diye. Tanrı, bizim tanrımızdı, ötekiler yok ve lanetli idiler. Cennet bizim öteki yurdumuzdu. Cehennem ise, onların kuysusu.

--Ve 1900'lü lanetli yıllar. Yiğitleri kurban veriyorduk, birer birer kaybedilen topraklara. Taaa Afyon ovasına kadar.

--Ve "Dağlarda tek

tek

ateşler yanıyordu

Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki

şayak kalpaklı adam

nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden

güzel, rahat günlere inanıyordu

ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında

birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.

O, saati sordu.

Paşalar: "Uc" dediler,

Sarisin bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun basına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar

İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı." dedirtecek kadar içten Nazım Hikmet'e.

--1900'ler acıları bal eyleye eyleye, yaraları sara sara gelmişti 1923'lere. Hastaydı, ihanete kurban gitmişti içinden koskaoca Osmanlı. Hain, hanenenin içindeydi, kapı kilit tutmuyordu. Ve bir koca kalpaklı adam inanmıştı geleceğin aydınlığına, bir de yarenleri, dostları.

--Kahırlı bir Mayıs günü dediği gibi, "Geldikleri gibi gideceklerdi." Ama acıları, yaraları bize bırkarkarak.

--Ve bir 24 Temmuz günü verecekti, kalpaklı adama müjdeyi çizmeli, çelimsiz arkadaşı LOZANDAN.

--"Ya istiklâl ya, ölüm" diyen adama müjdeyi.

--Emperyalizmin kılıç kuşananı Lord George Curzon, Türk heyeti başkanı İsmet İnönü’ye:

--“Tüm istemlerimizi reddediyorsunuz. En olağan istemlerimizi bile reddediyorsunuz. Tüm istemlerinizi kabul ettik diyelim, sizin memleketiniz haraptır. İmar etmeyecek misiniz?

--Bunun için paraya gereksiniminiz olacaktır. Parayı nereden bulacaksınız? Para bugün dünyada bir bende var, bir de bu yanımdakinde. (Amerika gözlemcisi Bay Richard W. Child )

--Unutmayın, ne reddederseniz hepsi cebimdedir. Nereden para bulacaksınız? Parayı ancak biz verebiliriz. Paraya gerek duyduğunuzda yarın karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman, bugün reddettiklerinizi cebimizden birer birer çıkartıp size göstereceğiz.” diyecekti dişlerini sıkarak.

--Ve tarih, ihaneti, hatayı affetmiyordu.

--ALDILAR!..

--Bugün 24 Temmuz, 1923'deki çoğu şey, 2019'da yok artık. Aldılar çünkü.

--Verdiler çünkü!..