İnsan kaç yaşında olursa olsun, geriye dönüp bakmalı.
Hatta daha iyisi günce tutmalı. Zaman hızla akıp geçiyor ve yaşadığımız her
şeyle birlikte bizi de değiştiriyor. Bu değişimi görmek için o günkü duygu ve
düşüncelerimizi, sağlıklı bir biçimde bu günkülerle karşılaştırmak, ancak
tuttuğumuz güncelerle olur. Ama eğer hafızanıza ve hatırlama gücünüze
güveniyorsanız bu da olur tabii. Yeter ki değişimi görün.
“ Zaman çok kıymetlidir ve yıllar sana, bu gün
yaşadıklarından daha çok şey öğretir.” Demiş biri. Gerçekten de öyle. Zaman iyi
bir öğretmen. İnsan geriye dönüp bakınca kendini tanıyamıyor. Çocukluğunuz,
yirmili yaşlarınız, otuzlar, kırklar ve sonrası nasıl da farklı insanlar gibi
duruyorlar karşınızda.
Bir yerde okumuştum; ünlü tiyatrocu Ali Poyrazoğlu, ilk
tiyatrosu için yazıp oynadığı “ Tanımadığım Adamlar” adlı oyunundan
bahsediyordu. Çok güzeldi. Tam da konumuzla ilgili olduğu için yazayım istedim:
“ .... 20 yaşımı 35 yaşımın karşısına oturttum. 40
yaşımın karşısına da ben geçtim. 20 yaşım, 35 yaşımı tutucu buldu. 40 yaşım,
ikisinin de salak olduğunu söyledi. Yatıştırayım dedim, “sen karışma moruk”
dediler. Evin de içine ettiler. Ben de kabahat. Ne çağırıyorsun tanımadığın
adamları evine! “
İnsan yıllar önceki kendini tanıyamıyor aslında. Zaman
geçiyor, ömür geçiyor, biz yaşlanıyoruz. Ama en çok da değişiyoruz. Zaman
içinde yaşadıklarımız, acı tatlı deneyimlerimiz bizi eğitiyor, değiştiriyor,
dönüştürüyor. İstiyoruz ki o deneyimlerimizden sevdiklerimiz de yararlansın. Hayattan
öğrenmek bazen ağır bedeller ödemeyi gerektirir. Biz o bedelleri ödemişsek,
sevdiklerimiz ödemesin diyoruz ama olmuyor, anlamıyorlar. Tıpkı şair Gülten
Akın’ın dizelerindeki gibi;
“ Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri
anlamaya.”
Ne yapmalı, nasıl anlatmalı koca bir hayatı, kısacık ama
anlamlı diyorsanız; yine bir Gülten Akın şiiriyle yanıtlayayım sizi:
Kısa şiir / bir
“ Bir roman kadar uzun bu tümce,
_ Sonra işte yaşlandım.”
Ama Antalya’ da yaşıyorsanız; şanslı yaşlılardansınız. Gerontoloji
Profesörü İsmail Tufan ve ekibi akademisyenlerin gönüllü çalışmalarıyla kurulan
“Tazelenme Üniversitesi”, Gerontolog Özlem Özgür yönetiminde “Aktif Yaşam
Merkezi”, Alzaimer hastaları için “Mavi ev” projesi ve son olarak da “Parkinson
Hastaları” için yapılan çalışmalarla Antalya tam bir yaşlı cennetine dönmüş
durumda. Bunu Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümüne ve tabii Profesör
İsmail Tufan ve gönüllü çalışan akademisyen kadrosuna borçluyuz. Antalya
belediyelerinin tümünden ve tabii Muratpaşa Belediyesinden de yaşlılar için her
yerde eşgüdümlü programlarla yaşlılara hizmet götürülmesini ve hocamızın da bu
çalışmalarında desteklenmesini bekliyoruz. Herkes için ücretsiz olan bu
çalışmalarla, yaşlılar yeniden ikinci baharlarını yaşıyor. Bunun sürdürülmesi
gerek. Unutmayın herkes bir gün yaşlanacak!