Memleketi yönetenlerin yaşam koşullarının iyi olmasını halkımız gibi isterken, yönetenlerin maaşlarının yaptığı işle orantılı olmasını kamu yönetimi eğitimi almış ve kamuda seçilmiş olarak görev yapmış biri olarak doğru buluyorum…

Doğru bulmadığım şeyler de var tabii. Ki sadece ben değil, halkımız da doğru bulmuyor. Açlık, sefalet dolu kurtuluş ve kuruluş günlerinin ardından milli politikalarla kalkınan ülkemizin, zevk-ü sefa içinde olmasını çok arzu ederiz. Ama değil. Ülke hem konjonktürle alakalı hem de politikalarla alakalı bir darboğazda, krizde. O zaman yönetenlerden başlayan bir tasarruf tedbiriyle olaya acil el atmak lazım. Halka tasarruf demeden yönetim kademesinin tasarrufunu göstermesi şart…

Devletin her kademesindeki yönetenin bir kuruşu zayi etme lüksü yok. Kendi konforu adına yapılan her harcamanın vatandaşa ayrılan bütçeden olduğunu ve hizmetin azalmasına yol açtığını söylemememize gerek yok…

Ama Saray’dan bir ilçe belediyesine kadar neredeyse her yerde bütçenin hoyratça kullanımı mümkün. Makam yenilemeler, lojman yenilemeler, yeni hizmet binaları, yeni makam araçları, her müdür, şefin altına araç, yetmedi şoförlü araç tahsisi vs…

Babamızın malı olsa olmaz bu hoyratlık ama devletin malı deniz ya. Yok aslında deniz. Deniz kurudu, kurudu. Zaten doğru bir tabir de değil o. Devletin malından alınacak haksız her kuruş, haramdır, ziyandır…

O yüzden yılladır gelen yanlış karar ve politikalarla ülkemizde halk sefalet içindeyken, Saray’da şatafatlı yaşamlar göze batıyor. Yönetenlerin sokağa ses vermesi, kulak vermesi, el vermesi lazım…

Bir market alışverişine çıkıp, pazar alışverişi yapmayan, ekmek fiyatını bilmeyen yönetenlerden acilen sokağa dönüşe ihtiyaç var…

Başka ülkelerde var mıdır, bilmiyorum ama bana garip geliyor kampanya döneminde market alışverişi yapan aday görüntülerinin paylaşılması. Zaten görevinde de markete gitmesi, pazara çıkması, kahvede çay içmesi, taksiciyle sohbet etmesi vs gerekmez mi?

Bakın Ankara, kıymetli yönetenler sokakta açlık var. Sefalet var. Tabletsiz öğrenciler, işsiz babalar, günllük işlerden geçinmeye çalışan kadınlar, ay sonunu getiremeyen emekliler var. Siftahsız dükkan kapatan esnaf var, aldığı ücretle değil ama yaşam mücadelesiyle Avrupa’yı kıskandıran asgari ücretli var…

Var da var…

Bir çıkın sokağa daha ne göreceksiniz bakın. Hakan Efe var. Üniversite hayatına maddi imkansızlıklar ve sağlık sorunları nedeniyle devam edemeyip evine dönen. Annesinin hastalığında ona destek olmak isterken, işsiz kalan. Ekmeğini çöpten çıkarırken, KPSS’de Türkiye derecesi alan Hakan Efe…

Görün sokağı…

Yoksa gelecek karanlık, umutlar yıkık…

Yalnız sokak için değil, herkes için...