“Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır,  Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir”

‘Kıyı Kanunu’ böyle diyor..

Böyle diyor da bizde öyle olmuyor.,.

Kıyıların kapanın elinde kaldığı bir dönemi yaşıyoruz.

Antalya, Kıyı Kanunu’na en çok saldırının olduğu bölgelerin başında geliyor.

1970’li yıllardan başlayarak kıyılar tahsis yöntemiyle, kiralama ihaleleri ile elden çıkarıldı.

Dahası kıyıların bir bölümü satıldı..

Önemli bir bölümünü turizm yatırımcıları işgal etti.

Tıpkı devletin hüküm ve tasarrufu altında olan ormanlar,  yeşil alanlar, tarım alanları gibi..

Dağları bile birilerine sattık, kiraladık ya da tahsis ettik..

Kamunun olan, herkesin eşit ve serbest kullanması gereken yerler, rantçılara teslim edildi, edilmeye de devam ediyor.

Son gelişmeler ise kaygı verici..

Mimarlar Odası Antalya Şube Başkanı Özge Köksal, “Kamu Taşınmazlarının Turizm Yatırımcılarına Tahsisi Hakkındaki Yönetmelik’ de yapılan değişiklikle Antalya kıyılarının, kırsal alanların ve yaylaların turizme alanı ilan edilerek rant uğruna yapılaşmaya açılacağını söylüyor.

Söylüyor da ‘AKP iktidarının ötücü kuşları’ şimdi yine koro halinde karalama kampanyasına başlayacaklar.

AKP iktidarının ‘sakıncalı’ ilan ettiği meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ile ulusalcılar, iktidar ve yandaşları ile birlikte iktidardan nemalanan, dahası her dönemin adamı olmayı kendilerine yakıştıran yalaka basının sürekli hedefi oluyor.

Hep aynı nakarat ‘ her şeye karşılar’..

Bu her şeye karşı söyleminin mucidi Beşiktaş’ın Çarşı Grubu..

Duruşları ile herkesi kendisine hayran bırakan Çarşı Grubu’nu ne acıdır ki Beşiktaş yönetimi iktidara şirin görünmek adına devre dışı bıraktı..

Mehmet Ersoy’un Kültür ve Turizm Bakanlığı’na atanması Antalya’da nerede ise bayram havasında karşılandı..

Karşılandı da Antalya bölgesinde olduğu gibi Türkiye’nin pek çok yerinde turistik tesisi bulunan Antalyalı Bakan Ersoy, Antalya’nın kıyılarına, kırsal alanlarına, yaylalarına göz dikti..

Bununla yetinmedi, sahillerde halk plajları kurup, işleteceklerini söyledi.

Yani Antalya’nın Bakanı, Antalya’nın kıyılarına, yaylalarına, kırsaldaki paha biçilmez değerdeki alanlarında göz dikti..

Bir de ‘İmar Barışı’ var.

Savaşta mıyız diye sormak geldi içimden..

Adı barış ama tam bir imar talanı, katliamı, imar cinayeti..

Dağı taşı betona boğanlar, projeyi on kat, yüz kat, hatta bin kat delenler, gözüne kestirdiği yerde villa kondu yapanlar, babalarından mirasmış gibi hazine ve şahıs arazilerine kapılananlar, birer dilekçe ile kanunsuz yapılarını yasal hale getirdiler..

Sıcak para için, bütçe açığını kapatmak için imar cinayeti işlendi..

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ufuk Aydın da ‘İmar Barışı’na farklı yaklaşıyor, “savaş vardı da barışıyor muyuz ? ” şeklinde esprili yaklaşıyor sözde imar barışına..

Ufuk Aydın, 31 Ekim’de sona erecek başvuru süresinin mağduriyetlerin, suiistimallerin önlenmesi ve düzetilmesi için uzatılması gerektiğini vurgulayarak,şunları söylüyor :

 “Aksi halde kurumsal işleyişlerle çelişmesi kaçınılmaz bir kaos haline dönüşebilir”

Belli ki jet hızıyla çıkarılmış İmar Barışı..

Çünkü uygulayıcılar bilmiyor, vatandaşın sorularına yanıt veremiyor, çözüm yollarını gösteremiyorlar..

Ne zaman imar konularında bir düzenleme olsa hep rantçılar karlı çıkıyor..

Şimdi de öyle oluyor..

Kaçak yapılar ve işgaller çoktan yırttı bile..

Antalya sahilleri kapanın elinde kaldı..

Rantçılar o kadar doyumsuz ki İmar Barışı’nın duyulduğu saatten itibaren 24 saat aralıksız çalışarak, yeni binalar diktiler..

Dahası hazine arazilerine  tel çit çevirip, üzerine de baraka, konteyner,hatta buzdolabı, çamaşır makinesi kutusu kondurarak imarla barışıyor..

Elimizden bu ucube İmar Barışı’ndan en karlı çıkanlara, karşı ancak ‘rantçılar başka kapıya’ demekten başka elimizden bir şey gelmiyor..