Partim CHP'de neler oluyor Allah aşkına.

Bizler bu günlere nasıl geldik?

Yapılan tartışmalarda ki bu düzey" neyin düzeyi?

Benim partim ve partililerim bunlar mı?

Akılma mukayyet olamaya çalışıyorum bu aralar.

 

Değerli Dostlar,

CHP bir mahalle değil bir ülke; yapılan tartışmaların düzeyi ise mahalle kavgasına benziyor; yapmayın Allah aşkına.

 

Tamam, kaç dönemdir "başarı"lı sayılan bir yönetim kadrosu CHP GENEL MERKEZİNDE iş başında. Peki, biz kendimize sorduk mu?.Seçimlerde:

---Yerelde BELEDİYE BAŞKANI, genelde de MİLLETVEKİLİ seçmenin dışında; biz İKTİDAR OLMAK İSTİYORUZ dedik mi?. İlişki ve tercihlerimizi bu yönde yaptık mı?

---Yoksa, "HIK DEYİCİNİN IHHHHH!.. deyicisi!...." olmayı mı tercih ettik.

 

Büyük Atatürk "DENİM İKİ BÜYÜK ESERİM VAR; BİRİ TÜRKİYE CUMHURİYETTİ, DİĞERİ CUMHURİYET HALK PARTİSİDİR" demiştir.

 

Hep söylüyor yazıyorum, birisi olmazsa diğeri de olmaz. Birini bitirmek istiyor iseniz, diğerini de ya bitirecek ya da değiştirip- dönüştüreceksiniz.

 

Burada iki önemli taraf var.

---Bir taraf, Türkiye Cumhuriyeti'ni laik, demokratik ve sosyal yapısı ile yönetmek isteyenler

---diğer yanda da, Türkiye Cumhuriyeti'ni; az dindar, az laik, liberal, çok millet yapılı, kendi burjuvasını da yaratarak yönetmek isteyenler var.

 

Burada asıl sorun, bizim bu tercihte nerede yer alıp-almadığımız ya alıp-alamayacağımız ile ilgilidir.

 

Her iki tercihte ideolojiktir. Ama CHP'de yapılan bu günkü kavga kayıkçı kavgasıdır.

 

Altı ayda yapılan iki genel seçimde bile, aynı Milletvekili listesi ile seçime girip, ayrı telden söz söyleyerek bir yere varılamaz. Seçmenin sabrı zorlanıyor.

 

CHP seçmeni, mevcut CHP YÖNETİMİNE değil, Atatürk-'ün eserlerine sahip çıkıyor, sabrediyor.. Ama unutulmasın "sabrın da bir sonu vardır!.."

 

Ha bire gündem değiştirilerek, yol alınmaya çalışılıyor.

 

Beyler/Bayanlar, bizler Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin ne kadar sağlam bir temel üstüne oturduğunu çok iyi biliyoruz. Bu bir tesadüf de değilidir. Her ikisinin de "KİRACILARI" her ikisini de hoyratça kullanmaktadırlar, bunun da farkındayız. Ama, hiç kimse her iki "EMANETİN SAHİPLERİ"nin sabrını zorlamasın.

 

CHP açısından, bir kongreler ve kurultaylar süreci yaşanmaktadır.

Lütfen, devletin CHP'ye gösterdiği hoş görünün sınırları da zorlanmasın.

 

Devletin CHP'ye ne "hoşgörüsü gösterdiği" sorulabilir.

 

Kim ne der ise desin, Devlet CHP'ye hoşgörü göstermemiş olsaydı;

 

---7.Haziran ve 1.Kasım seçimlerinde açıkça ihlal edildiği parti yöneticilerince de bilİnen CHP TÜZÜĞÜ'deki ilgili maddelere rağmen, MİLLETVEKİLİ listelerinin belirlenmesi böyle yapılamazdı.(ha bu arada da iki laf etmek isteyenlere bilgi. Genel merkez bu sorunu da, BİR SIKINTI OLUR İSE; YSK ve AYM'den CHP'ye birer İHTAR alarak atlatmayı planlıyordu. Bilginize)

 

---YASA VE TÜZÜK'deki tanımlanan "KURULTAY YAPMA" süreleri çoktan dolduğundan; Yurdun her hangi bir köşesinde ki bir CHP ÜYESİ'nin bulunduğu yerde ki her hangi bir Asliye Hukuk Hakimine açacağı "CHP'nin KAYYUMA DEVRİ" davasının ne gibi sonuçlar vereceğini düşünmek bile istemiyorum.

 

Bu yüzden, konuyu "adam gibi ele alıp", sorunlarımız kendi mecrasında ve kendi aramızda "adam gibi tartışarak" sorunu çözmemiz gerekmektedir. Yoksa, "şuncu, buncu" şarlatanlığı ile varılabilecek yer;

---o kadar ekonomik ve sosyal proğram ve vaatlere rağmen seçmenin partiye teveccühü ile gelinen noktadır. "KAYNAK KEMAL!..." Demek ki yeterince bir kaynak değildir.

 

CHP,

---YA OLAĞANÜSTÜ BİR KURULTAYA GİDEREK 2015 ÇIKMADAN BİR YERDEN BAŞLAR.

---YA DA OLAĞAN KURULTAYINI 2016 MART'ından SONRAYA KAYDIRIR. Bu işleri iyi bilenler, parmaklarını masanın üstüne koyup:

---Mahalle delegeleri seçimi

----ilçe delegeleri seçimi

----il ve kurultay delegeleri seçimi

----OLAĞAN KURULTAY SÜREÇLERİNİ 15'er GÜN EKLEYEREK BİR HESAPLASA İYİ OLUR.

 

YOKSA, BU İŞLER PEK HAYIR BİR YERE ÇIKMAZ!..

"Akıllı insanlar, başkalarının yaşamından, sıradan insanlar ise kendi yaşamından ders alırmış!.."

CHP sıradan bir parti değilidir.

 

Not: Bu yazı "8 Kasım 2015, 07:16 " de yayınlanmıştır.

3 YILDAN NE DEĞİŞMİŞ, DEĞİŞEN NE VAR? desek mi?