Her yeni güne yeni yasak, sansür ve sınırlandırmalarla girerken bile ‘demokrasiden’ dem vurulan güzel ülkemde, son olarak yolsuzluk iddialarıyla ilgili haberlere yargı kararıyla yasak getirildi. Hem de 17 Aralık olaylarıyla ilgili AKP’li eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış hakkındaki iddiaları araştırmak üzere kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’nun talebiyle…
Bir görüşe göre eski bakanlar hakkındaki rüşvet ve yolsuzluk iddialarını soruşturan Meclis Araştırma Komisyonu'nun çalışmalarının haberleştirilmesi bile artık yasak…
Sebep; “Şöhretleri zedelenmesin”…
Peki ama bir gazeteci gözüyle bakıyorum olaya bunun adı sansür değil de nedir? Milletin temsilcisi olarak TBMM’de çatısı altında çalışma yürüten vekillerin, bu çalışmalarını halkla paylaşmak ne zamandır suç oldu?
Basın özgürlüğünün demokrasinin güvencesi olması gerekirken, her geçen gün kısıtlanması nasıl bir demokrasi anlayışıdır…
Olayların kamuoyuna aktarılmasının engellenmesi Anayasa’ya aykırı değil midir? Hukukun üstünlüğüne gölge düşüren, halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlayan bu karar aslında hükümsüz değil midir?
İşte tam da bu noktada yasağa ilişkin alınan yargı kararını sorgulayan diğer görüş devreye giriyor…
Hukukçular, akademisyenler ve siyasiler yasağı en ağır şekilde eleştiriyor…
TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk ise yasağın hükümsüzlüğüne dikkat çekerek, şunları söylüyor; Meclis’teki bir faaliyetle ilgili gizlilik kararı sadece TBMM Genel Kurulu’nda alınabilir. Herhangi bir mahkemenin, Meclis’in faaliyetleriyle ilgili gizlilik kararı alması veya yayın yasağı koyması mümkün değildir…
Ama mahkemece alınan ve yok hükmünde olduğu iddia edilen bir yasak kararı var, ortada…
Bunun konuyu araştırma yükümlü komisyon ya da komisyondan habersiz başkan tarafından yapılıyor olması da olayın bir başka boyutu…
Haklı olarak “hükümetin 4 eski bakana dönük aklama gayreti” şeklinde yorumlanıyor, bu girişim…
Amaç ne olursa olsun alınan kararın kamu menfaatiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığı muhakkak…
Zaten şimdiye kadar da 30 yıllık TBMM döneminde kurulan 38 soruşturma komisyonundan hiçbiri böyle bir yasak için harekete geçmemiş…
Peki o zaman bu durumda ne yapılacak…
En doğru şey komisyondaki muhalefet temsilcilerinin ve baroların kararın iptaline ilişkin harekete geçmesi…
Yoksa bugün komisyon, yarın meclis çalışmaları da kapalı kapılar arkasında yapılır…
Gerekçe de hazır; şöhretleri zarar görmesin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.