
İbrahim Akkaya
Yarının Antalya’sı…
Tatili, festivali, panayırı, fuarı çok olan bir milletiz..
Özel günlerimiz da az değil.
Bazıları ticari amaç taşıyor olsa da özel günleri iple çekenimiz çok.
Bunları niçin mi yazdım ?
Kimi özel günlerin adı var da kendisi yok gibi..
Ya da kutlanması amacını çoktan yitirmiş durumda.
O noktaya düşmüşse şeklen kutlanır..
Şeklen kutlanınca da ‘bürokrasi hazretleri’ devreye girer..
Bol nutuklu olur bu tür kutlamalar.
Buram buram yağcılık kokar..
Kamerayı gören, mikrofonu eline geçireni sustur susturabilirsen..
Günümüzde kamu, yerel ve özel sektörde nerede etkinlik var, nerede şamata var, nerede kalabalık var orada boy gösterenleri sayısı bir hayli çok.
Dişe dokunur bir iş yapmadıkları halde sürekli vitrinde görünen tipler mevcut.
Antalyalılar, bu aktörlere yabancı değil..
Kimler olduğunu tahmin etmek sanırız güç değil..
En son 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü kutladık..
Dünya Çevre Günü’nü Antalya gibi çevresi talan edilmiş, kaynakları rantçılara peşken çekilmiş bir bölgede kutlamak komik, hem de çok komik..
Çünkü son 15-20 yılda Antalya bölgesinde katlanması güç çevre katliamları yapıldı..
Antalya’nın havası, toprağı, suyu, dağı, ormanı kapanın elinde kaldı..
Bir zamanlar yaş sebze üretiminin yüzde 60’nı üreten Antalya, çok verimli tarım topraklarını ranta kurban etti..
Tarım topraklarının üzerinde beton bloklar yükseldi..
Türkiye’nin orman varlığının büyük bölümüne sahip olan Antalya, sıralamadaki yerini çoktan kaybetti.
‘Maden arama’ bahanesiyle Toroslar taş, mermer ve kum ocakları yüzünden kelleşti..
HES denilen bela su kaynaklarını tükenme noktasına getirdi..
Antalya’nın dünyaca ünlü sahilleri turistik tesislerin işgali ve talanı ile halka çoktan kapatıldı..
Antalya, doğal kazanımlarını büyük bölümünü rant beklentisiyle kaptırırken, tarihi mirasını da korumadı, koruyamadı..
Böylesine vahim bir tabloda 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü kutlamaya çalıştık..
Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Ali Keleş, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle çok çarpıcı açıklamalar yaptı..
Şöyle diyor Ali Keleş:
“Hava, su, toprak ve doğal kaynaklarımız yok edilirken Dünya Çevre Günü'nü kutlamak giderek anlamsızlaşıyor"
Ali Keleş, Antalya'da da doğaseverlerin, çevrecilerin ve onlarca duyarlı insanının mücadelelerine rağmen kamu kurum ve kuruluşlarının geleceğe dönük tüm tehditleri yok sayarak çevreyi kirleten, doğayı tahrip eden uygulamalar olumlu görüşler verildiğini savunuyor.
Ardında da ekliyor :
"Su kaynaklarını korumakla ilgili kurumlar su kaynaklarının mutlak koruma alanlarını dahi koruyamıyor. Köylerde küçükbaş hayvanını beslemek için ağacın dalını kesen köylüye karşı mahkemelere başvuran görevliler endemik bitkilerin, katran, ladin, ardıç ağaçlarının yok olmasına sessiz kalıyor. Hatta ormanları görmezden gelerek bu sahalarda taş ocaklarının açılmasına olur veriyorlar"
Özeleştiri yapalım, Antalya’ya sahip çıkmıyoruz..
Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir Antalya bırakma konusunda gerekli çabayı göstermiyor, doğal ve tarihi kaynakların paylaşım ve talanına seyirci kalıyor, tribünde oturmaya devam ediyoruz..
Sahaya inmezsek, sorumluluk almazsak Antalya yaşanabilir olmaktan çıkar..
Tarihi bir sorumluluk var omuzlarımızda.
Her bireyin görevi yarının Antalya’sını korumak ve kollamak..
Kimse bunu bin saniye olsun aklından çıkarmasın..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.