Çok nazik bir süreçten geçiyoruz.

Bu sıkıntılı dönemi en az hasarla aşmak hepimizin dileği..

Bu yönde ciddi çaba göstermek gerektiği de yadsınamaz bir gerçek..

15 Temmuz ve sonrasında yaşananlar ne denli büyük tehlike atlattığımızın net bir göstergesi..

Böylesi süreçlerde kanaat önderi konumundaki kişi ve kurumların söylemleri önemli..

İktidar yandaşları başta olmak üzere bazı çevreler sürekli karalama çabası içine girse de, ‘istemezükçü’ kategorisine yerleştirse de ben sivil toplum kuruluşlarının, özellikle de meslek odalarının görüşlerine, olaylara bakış açılarına, kendi faaliyet alanları, kent ve ülke sorunlarıyla ilgili açıklama ve yorumlarına değer veririm, çok fazla önemserim.

Sizlerle bugün Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği(ANSİAD)Başkanı Abdullah Erdoğan’ın açıklamalarını paylaşmak istiyorum.

Erdoğan, AKP İl Başkanı Rıza Sümer ve yönetim kurulu üyelerinin 15 Temmuz darbe girişimine karşı aldıkları tavır nedeniyle yaptıkları teşekkür ziyaretinde şunları söylüyor :

“ Biz ANSİAD olarak geçtiğimiz aylarda siyasetin tansiyonunun çok yüksek olduğu günlerde siyasi dilin yumuşaması, parti yöneticilerinin birbirlerine diyalogla yaklaşması yönünde çağrıda bulunarak –siyasi ateşkes- istemiştik. Darbe girişimi bu ılımlı ortamın oluşması için zemin hazırladı. Bu birliğe, beraberliğe çok ihtiyacımız vardı. Hep birlikte memleket sevdasına, Antalya sevdasına ön yargısız, şartsız sorunları çözeceğimiz bir ortam yaratmamız lazım. Bağırıp, çağırdığımız zaman sorunları çözme şansımız kalmıyor”

ANSİAD Başkanı Abdullah Erdoğan, daha sonra şunları söylüyor :

“İnanıyoruz ki Türkiye, 15 Temmuz öncesinden daha iyi noktaya gelecek. Ne mutlu güçlü Türkiye’de büyük kalkışmalara rağmen güven ve istikrar sarsılmadı. Bundan sonra daha çok çalışarak, daha çok üreterek yolumuza inançla, hep birlikte devam etmeliyiz”

Demokrasi nöbetlerinin sonlanmasından sonra siyasi partilere teşekkür ziyaretleri yapan AKP Antalya Başkanı Rıza Sümer de ANSİAD Başkanı Erdoğan gibi siyasi dilin yumuşaması konusunun altını çiziyor.

AKP’li Sümer, söylemde kalmaması dileğimiz olan şu işbirliği işaretini veriyor :

“İktidar partisi olarak tüm siyasi partilerden gelen –Antalya için bir arada olalım- önerisini değerlendiriyoruz. Yakın zamanda bir çerçeve çizerek siyasi partilerin yöneticileri ile bir araya geleceğiz”

Dileriz bu siyasi barış ortamı sürer.

Dileriz siyasi partiler Antalya için bir araya gelir, Antalya’nın sorunlarına çözüm üretir, Antalya’nın geleceğinin şekillenmesinde ortak akıl kullanılır..

Hepimiz gördük, yaşadık siyasetin dilinin sertliğini, hatta bozulmasını..

Dahası siyasi söylemlerin hakarete, küfre kadar uzadığını..

‘Ben yaptım oldu’ anlayışı ile muhalefetin yo sayıldığı süreci de birlikte yaşadık..

Yüzde 50’nin fiyakası ile kendilerinden olmayan, kendileri gibi düşünmeyenlerin nasıl ötelendiğini, ayrıştırıldığını, kimi kişi ve gruplara hedef gösterildiğini de unutmadık..

Eleştiriye tahammülsüzlüğün kaba kuvvete döndürüldüğünü, intikam duyguları ile ala hayale gelmeyen senaryoların yazılıp, sahneye konulduğu dönemleri de gördük..

Biz doğru bildiklerimizi söyledik, faturasını ödedik..

FETÖE denilen çirkefin bu ülkenin ve kentin başına bela olacağını söyledi, yazdık, haklı çıktık, aldatılmadık..

Sizi bilmem ama ben bu yumuşamayı, siyasettik bu birlik, beraberlik gösterilerini gerçekçi bulmuyorum, siyasetçilerin samimiyetine de güvenmiyorum.

Umarız AKP’li Sümer gibi yetkili kişilerin  bu birlik beraberlik  mesajlarını verirken dilleri sürçmemiştir.

Bir senaryo yazıldı, roller dağıtıldı, figüranlardan başlayarak herkes sahnede yerini almaya başladı..

Bu barış iklimi ne kadar sürer merakla izliyoruz ?

Siyasetin dilindeki bu yumuşama nabza göre şerbet vermek mi, gerçekçe mi bunu da pek yakında göreceğiz.

Dileriz bu defa biz yanılıyoruz..

Dileriz bu kez biz özür dileriz..