
İbrahim Akkaya
Sandığa şüphe ile bakmak !
İyice seçim havasına girdik..
Antalya’nın yakıcı sıcağına aldırmayan aday adayları ile potansiyel adaylar çalışmalarını sürdürüyor.
Kimileri iftar yemekleri düzenliyor, kimileri mahalle, köy ve hatta ev ziyaretleri yapıyor, kimileri de parti yönetimlerine ve parti tabanlarına sevimli, seçmene de sempatik görünmek adına saha çalışması yapıyor.
Elbette seçimler için en önemli malzeme bol vaat..
Antalya için çılgın projeler ortaya atıldığı gibi, kimi sorunlar için de çarpıcı çözümler getiriliyor.
Her aday kendince bir çalışma gurubu oluşturduğu gibi, nabza göre şerbet vermek için de iletişimin tüm olanaklarından yararlanıyor, seçmenleri etkileme şansı yüksek olan isimleri ve dernekleri yanına çekmek için çaba gösteriyor.
Twitter ve facebook bu seçimin en önemli materyalleri olarak görünüyor.
Şüphesiz herkes sandıktan en iyi sonucun çıkmasını istiyor.
Yani şeffaflık isteniyor.
İşte bu nokta çok ama çok önemli.
Sandık gerçekten güvenli mi ?
Sandıkta hile yapılıyor mu ?
Özellikle oyların yazılımında bazı partilerin oyları bir başka partiye ya da adaya transfer ediliyor mu ?
Seçilme şansı az olan partilerin ve adayların oyları bir başka partinin oylarına dahil ediliyor mu ?
Yüksek Seçim Kurulu(YSK)Başkanı Sadi Güven, “seçim sistemi güvenli’ diyor..
Sizi bilmem ama ben bu sisteme hiç güvenmedim, güvenmiyorum da..
Dahası ben sandıkta bazı oyunlar döndüğünü, özellikle de on aşamada bilgisayarın başında oturan kişilerin dürüst davranmadıkları konusunda endişeliyim.
İlginçtir seçim kurullarında görev yapan ve ‘uçan parmak’ olarak tabir edilen kimi görevliler, kent dışından, Antalya’nın kimi ilçe ve beldelerinden getiriliyor.
Onların belirli merkezlerde eğitilerek gönderildiği yönünde duyumlar alıyoruz.
Kimsenin günahına girmeyelim ama ben sandıkta bir şeyler yapıldığı konusunda ısrarcıyım.
Neden mi ?
Son genel seçimlerin sonuçlarına bakıldığında Türkiye genelinde her iki seçmenden biri, Antalya’da ise her üç seçmenden birinin AKP’ye oy verdiği görülüyor.
Sokakta, otobüste, tramvayda, maçta, sinemada, konserde veya toplumun yoğun olduğu kimi yerlerde laf seçimden açıldığında AKP’ye oy verdiğini söyleyenlerin sayısı bir hayli az.
‘Elim kırılsaydı da vermeseydim’ diyenlerin büyük bölümünün de samimi olmadığı düşüncesindeyim.
Pekala bu durumda AKP’ye kim verdi oyunu ?
AKP, Antalya’dan hiç de umut etmediği halde 6 milletvekilini nasıl kazandı ?
Seçmen sayısının 51.9 milyon olduğunu belirten Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven’in şu sözleri ilginç :
“Seçim sistemiyle ilgili olarak partilerden şikayet gelmedi”
En çok da buna şaşmak gerekir.
Çünkü bizim seçim sistemi nedeniyle ABD’de kazanan başkan bir ayı geçen bir sürede açıklanabilmişti.
Komşumuz Yunanistan ise ABD’de yaşanan tartışmalar nedeniyle YSK Başkanının ‘Güvenli’ dediği sistemi kabul etmemişti.
Garip değil mi muhalefet partilerinin sisteme itiraz etmemesi, sistemden şikayetçi olmaması?
AKP dışındaki siyasi partiler haklarını aramaya düşünmedikleri gibi, kaderlerine razı bir görüntü çiziyorlar.
Toplumun kafasında Türkiye’de uygulanan seçim sistemine bir güvensizlik duyuluyorsa ki duyuluyor, siyasi partilerin gereğini yaması gerekmez mi ?
En azından tabanlarından ve sokaktan gelen yakınmalara, şikayetler karşısında en azından yanıt vermek adına, değer vermek adına sisteme yönelik şikayet etmez mi ?
Ben siyasi partilerin seçimlere 8 ay gibi bir süre varken güven vermeyen bu seçim sistemini sorgulamaları gerektiğini düşünüyorum.
Atı alan Üsküdar’ı geçmeden.
Sonra dizlerimizi dövmek bir işe yaramaz.
Benden söylemesi..
Gerisi size kalmış..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.