
Gürkut Acar
Meşru değildir
Halkoylaması sonuçları üzerindeki tartışmalar sürüyor.
Sonuçta “Hayır”ların kazandığı, ancak hile ile “Evet”ler kazanmış gibi ilan edildiği, Anadolu Ajansının da kamuoyunu güdüleme programı uyguladığı görüşü kabul görüyor. Özellikle Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), mühürsüz zarfların geçerli olacağına ilişkin yasanın açık hükmüne aykırı kararı; yetkisi olmadığı halde Yasama Organı yerine hukuk ürettiğini gösteriyor.
Bu tartışmalar bazı gerçeklerin gözden kaçırılmasına da neden oluyor.
Gerçekten tartışılması gereken öncelikli konu halkoylamasının öncesindeki “Devlet Baskısı”dır.
Devletin bütün olanakları iktidar tarafından “evet” yönünde kullanıldı.
Yasaya aykırı olarak kaynağı belli olmayan bir servet “evet” için harcandı: Türkiye’nin tamamını “evet” e boyayan beş katlı bina boyundaki resimli ilanlardan paralı ilan tahtalarının tamamına iki aya yakın “evet”lerin asılması halkoylamasının ekonomik yarışma adaletinin bulunmadığını gösterdi.
Daha da önemlisi Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında halkoylamasına gidilmesiydi. Hükümetin Anayasaya aykırı kanunlar çıkarma yetkisini kullandığı bir ortamda halkoylaması yapılması, “Hayır” diyenlerin ağır baskılar altına alınacağının baştan ilan edilmesiydi.
Özellikle 298 sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanun”un TV ve Medya kuruluşlarının “oylamanın iki tarafına da eşit ve adil şekilde yer vermesi ilkesinin” yok edilmesi; seçim sonucunu “Hayır” oyları aleyhinde etkilemiştir. Zaten yazılı ve görsel medyanın yüzde seksenini elinde ve baskısı altında bulunduran iktidarın, muhalefete hiç yer vermemeyi sağlayacak biçimde Kanun Hükmünde Kararname çıkarması, dünyadaki demokrasiyle ilgili tüm uluslar arası sözleşmelerin ve Anayasanın açık ihlalidir.
Anayasanın
ikinci maddesindeki “ Türkiye Cumhuriyeti.. insan
haklarına saygılı.. demokratik..bir hukuk Devletidir” kuralı çiğnenmiştir.
Çünkü halkoylamasında uygulanan yöntem tamamen demokrasi dışıdır. Sadece Yüksek
Seçim Kurulu’nun (iktidarın emrinde olduğundan, uygulayacağına inanmasak da)
“Evet” ve “Hayır” taraflarına adil yer vermemesi halinde Radyo ve Televizyon
Kanallarına ceza verme yetkisinin kaldırılmasına ilişkin Kanun Hükmünde
Kararname (KHK) halkoylamasının meşruiyetini yok etmiştir.
Türkiye’nin üçüncü büyük
partisinin Genel Başkanının ve 12 milletvekilinin tutuklanmasının,
halkoylamasının sonuçlarını etkilemeye yönelik olduğu büyük oranda “HAYIR”
çıkan Kürt oylarından anlaşılmaktadır.
Ayrıca,
gazetecilerin ve gazete patronlarının baskı altında olduğu bir ortamda
Halkoylaması yapılması da halkın iradesini fesada uğratma amacı taşımaktadır. Sadece
gazete patronları değil iş adamlarının tamamı iktidarın soluğunu enselerinde
hissetmektedirler. İktidarın gözdağı verdiği bir büyük işadamının ağlayarak
özür dilediği, bir gazeteci işadamının dünyayı hayretler içinde bırakan büyük
vergi cezasıyla diz çöktürüldüğü, bilinen gerçeklerdir. Böylesine baskı altında;
iş adamlarının HAYIR demelerinin olağanüstü risk taşıdığı açıktır.
Devletin
uçaklarının, arabalarının, tüm olanaklarının EVET’ e çalıştığı bir ortamı
demokratik bulmak olanaksızdır.
Halkoylamasının
içeriği; yasama yetkisinin bir kişiye devri, tek adama kanun yapma yetkisi
verilmesi ve yargının tümüyle iktidar partisinin insafına terk edilmesi
nedeniyle evrensel tüm hukuk kurallarına aykırıdır.
Bu
nedenle halkoylaması; seçimdeki hilelerden ve adaletsiz ve hukuksuz YSK
kararlarından önce; oylamanın öncesinde, iki aylık propaganda dönemindeki
devlet baskısı nedeniyle demokratik değildir, hukuk adına kabul edilebilir
değildir, meşru değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.