
İbrahim Akkaya
Laiklik Günü ve Polis Devleti
‘Laiklik veya laisizm’ devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunun prensip” biliniyor.
Fransızca’dan Türkçe’ye geçmiş olan ‘laik’ sözcüğü, ‘din adamı olmayan kimse, din adamı dışında kalan halk’ anlamına geliyor.Türkçe’de laiklik, ‘çağdaşlaşma veya dünyevileşme’ olarak kullanılıyor.
Bunları niçin mi yazdım ?
Dün 4 Mart Dünya Laiklik Günü’ydü..
Bilimsel olanla dinsel olanın birbirine karıştırılmaması anlamına gelen laiklik için dün cılız da olsa bazı etkinlikler düzenlendi.
Tarihsel olarak devletlerin laikleşmesinde sağladıkları özellikler şu şekilde sıralanıyor :
“ Dinsel özgürlüklerin garanti edilmesi, devlet dinlerine dayanan idari mekanizmaların iptal edilmeleri, kamusal fonların bir din için kullanımının engellenmesi düzenlemelerin dinsel kaynaklı otoriteler tarafından belirlenmesinin önüne geçilmesi, eğitim sisteminin dinsel görüşlerden bağımsız olarak özgürlüğünün sağlanması, yurttaşların din değiştirme veya dinden kaçınmalarına hoşgörü gösterilmesi, politik önderlerin dinsel inanışları dikkat etmeksizin iktidara gelişlerinin temin edilmesi”
Laiklik özgür dünyada böyle algılanıyor ve laik sistemin zarar görmemesi için azami özen gösteriliyor.
Pekala 4 Mart Dünya Laiklik Günü kutlanırken, bizde durum nedir ?
Elbette yukarıda yazdıklarımızla örtüşmüyor, büyük farklılıklar gösteriyor ve laiklik AKP iktidarı, yandaşları ve havuz medyası tarafından öcü gibi gösteriliyor, Türkiye’nin hızla laik sistemi rafa kaldırıp, dini esaslı bir yönetime geçmesi için de olağanüstü çaba gösteriliyor.
Gerçek şu ki Türkiye’de laiklik ciddi bir tehdit altında.
‘İnançların ve inançsızların güvencesi’ olarak yorumlanan laiklikten artık ülkemizde söz etmek giderek zorlaşıyor.
İktidar belli bir mezhebe dayalı referanslarla devleti yönetiyor ve din dersleri konusunda dayatma devam ediyor.
Başta Alevi yurttaşlar olmak üzere ana okullarına kadar zorunlu hale getirilen din dersleri laik sistemin en büyük tehdidi olmaya devam ediyor.
Tüm tehdit ve dayatmalara karşın laiklik ve özgürlükten ödün vermeyen, Avrupa standartlarından uzaklaşılmasına karşı olan toplumsal muhalefet Antalya’da ve Türkiye’de gelişiyor.
AKP iktidarı toplumsal muhalefetin direnişi karşısında ürktüğü korktuğu için de Türkiye’yi ‘Polis Devleti’ne dönüştüreceği endişesi taşınan ‘İç Güvenlik Paketi’ni Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden parmak üstünlüğü avantajını kullanarak Meclis’in tatili gireceği 5 Nisan’dan önce çıkarmaya çalışıyor.
Gerçek şu ki Türkiye AKP iktidarı ile birlikte içine kapanan bir ülke konumuna dönüştürüldü.
Ülke içe kapandıkça özgürlüklerden ve Avrupa standartlarından hızla uzaklaşmaya başladı.
İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa Türkiye’de özgürlükler iyice daralacak, siyasi iktidar paketin verdiği olanakları kullanarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını da uygulamamaya başlayacak.
Şüphe yok ki AKP iktidarı tehdit ve baskıları artırdıkça toplumsal muhalefet daha da artacak..
Ülkeyi ve Antalya’yı yönetenler öncelikle şunu çok iyi bilmeliler:
“ Siyaset sadece Meclis’te değil, Meclis’in dışındaki kamusal alanlar da yapılır. Baskı, tehdit ve dayatmalar arttıkça insanlar kamusal alanlarda bir araya gelmeye, sorunları tartışıp, çözüm yolları üretmeye başlarlar’.
Gezi Direnişi ve Haziran Hareketi böyle bir muhalefetin giderek güç kazandığını ortaya koyuyor.
AKP iktidarının toplumsal muhalefeti bastırmak için ‘İç Güvenlik Paketi’ni ne pahasına olursa olsun yasalaştırma çabası boşuna değil..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.