Kararlı-Kararsız ve Sun'i Denge!..


Evrende var olan her şey, kendisi dışında ki her şey ile ister kararlı, ister kararsız, isterse de sun'i olsun bir denge halindedir. Bu,maddi varlıklar için olduğu gibi manevi şeyler içinde geçerlidir.
Sosyal yaşamda İnsan ile birlikte toplumdan söz edecek olunca, toplumların yarattığı başka bir sonuca da bakmak gerekir. O da toplumun temel taşlarını döşeyen alt yapı ve üst yapı kurumlarıdır. "Dengeden girip, insan, toplum ve alt-üst yapıdan çıkmak da neyin nesi?" diyebilirsiniz? Haklısınız, bir toplum olarak tek olgulu soru ve düşünmeye gerek olmayacak cevapları sever oluk. İşin doğasından mıdır, yoksa bizim kolayına kaçma iç güdü-isteklerimizden mı olsa gerek bilmem ama, sonuçta sormaz ve sorgulamaz duruma geldiğimiz ve getirildiğimizdir.
Hani Nazım ustanın, Ressam Abidin Dino'ya dediği "sen, mutluluğun resmini yapabilir misin, Abidin? /// İşin kolayına kaçmadan ama: /// gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil, /// ne de ak örtüde elmaların. /// ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini /// Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?"
--Sokağa çıkın ya da pencereden dışarı bakın mutsuz, kaygılı, gülmeyi/gülümsemeyi unutmuş ve gelecekten beklentisi azalmış kaygılı insanlar görüyorsunuz.
--Bu çağımızın bir hastalığı mı yoksa bir geçici süreç midir diye düşünmek istiyorsunuz; ama o da ne, yakında sahilleri ve turizm yörelerini görmeyenlere söyleyeyim, elinden, yüzünde, tavrından, giyim/kuşamından pek çoğunuzdan daha ekonomik ve sosyal statü ve olanakları az yabancıların tam tersi olduğunu görüyorsunuz. Mutlular ve yüzleri göz bebeklerine kadar gülüyor.
Peki neden? Haydi olanakları kısıtlı, yaşamın başında olan kişileri bu değerlendirmenin dışında tutayım, peki namerde muhtaç olmayacak kadar ekonomik ve sosyal gereksinimlerini karşılayanlara ne diyeceğiz? Yüzlerde gülücükler olmasın tamam ama, yüzlerde ki, gözlerde ki bu kaygı da neyin nesi? Her konuya birilerinin penceresinden ve bir yarar beklentisi ile bakanların sosyal medya, gazete ve TV'lerde ki yazdıkları çizdiklerine ve konuştuklarına bakınca, NEDEN sorusunu sormadan edemiyorum. Neden? Kargalar, ağanın mısır tarlasına dadanmış, mısırları bitiriyor; Ağa da kaygılı ve kızgın. Ya marabanın derdi ne? Olmaz, bizde ki marabalar, kıçlarında ki donların yırtık ve yamasına bakmadan, ağanın mısır tarlasına dadanan kargalara kızar, söverler ve döverler. Ne enteresan değil mi? Tamam altyapı kurumu olarak, fabrikalar, tarlalar, işletmeler devlet baba dedikleri yerden alınıp, yeni ağa-babalara verildi. Baba, değişti. Devlet baba iken, çoğu hem devlet babanın ekmeğini yediler hem de sövdüler, dövdüler.Ama bu gün ağa değişince olay da değişti. Bu yeni ağalara bir itibar, bir hörmet(hürmet) ki sormayın gitsin. ağa "leb" demeden hemen hepsi, leblebiyi taaaa Çorumdan(bilseler ki Elmalı ve Kızılhisar da neleri var) çifte kavurarak getiriyor ve ağzına tutuyorlar. Sosyolojide "alt yapı üst yapıyı belirler, üst yapı da alt yapıyı etkiler" der. Altyapı, fabrikalar, tarlalar, işletmeler gibi her türlü ekonomik ilişkiler; iktisadi, finansal ve sosyal faaliyetlerin ve üretim biçimlerinin tümüdür.Üst yapı ise, din, sanat, bilim, kültür, ahlak yani ekonomik olmayan ama bütün özellik ve karakterleri de alt yapı tarafından belirlenen kurumlardır. Hani devlet baba demiştim ya; işte gerçekten "Devlet Baba" iken her şey çok farklı; baba başkalaşınca da her şey bambaşka olmuştur. Yani yeni sistemin alt yapısı, üst yapıyı belirlemiştir. Dün, ekonomik ve iktisadi kurumlar devlet babanın elinde iken, temel gereksinim maddelerini üreten devlet babaya hem sövüyor hem de bazı bedelleri ödemesini istiyorlardı. Sümerbank basmayı, Et-Balık Kurumu eti, Süt Kurumu sütü ucuza satıyor bir denge sağlanmaya çalışılıyordu. Hatta bu iş kollarında örgütlenen sendikalar, kurumsal kimliklerine bile karşı ideolojik tavır alabiliyorlardı. Bir de baktık ki, devletin, yani halkın denetlediği alt yapı kurumları bir birer el değiştirdi ve yerli ve yabancı işini bilenlere verildi gitti. Yani baba değişti. Tabi insanlarımızın tavrı da değişti.Devlet, bir şekilde bir denge unsuru olup, toplum katmanları arasında bir denge unsuru olabiliyordu. Yani denge, kararlılık ile karasızlık arasında gelip gidiyordu ama sonuçta bir denge vardı. Her şey özel sektöre (...) verilince, bu karalı-karasız denge durumu, SUN'İ bir DENGE durumuna geçti. Yeni alt yapıya sahip olan sermayedarlar, varlıklarının doğası gereği bir denge bulmaları gerekiyordu, o da sun'i denge idi. Yani, olmasında pek olasılık yokken, ellerinde bulundurdukları alt yapı kurumlarının etkisi ile, üst yapı kurumlarını da belirledikleri için toplum bir dengede tutulmaktadır. Yüzlerin gülmemesi, suratların asık olmasının da sebebi budur. Toplumda yaratılan bu SUN'İ denge durumu.Devrim diye getirilen TEOG, yıl geçmeden aynı kişilerce yine başka bir devrim ile yıkılıyor. Tam hasat zamanı buğday, saman vb ürünlerin ithali için gazeteler ve TV'ler boy boy haberler geçiyor, üretici fiyatları dibine iniyor, tüccarlar ellerini oğuşturuyorlar. Oda ve Sendikalar da tatil mevsiminde olmanın etkisinden olsa gerek geç uyanıyorlar. Ya da hala rehavetteler. Siyasiler mi? Ne bana soruyorsunuz, hepsini teker teker siz seçtiniz; hem de ne kavgalar dövüşler ede ede; dolayısı ile, ürünü para etmeyen üretici, iş bulmayan işsiz genç, aldığı ücret yetmeyen emekçi yani herkes memnun ve mutlu olduğuna göre, bana ..... yemek düşer.
Nasıl olsa herkes bir denge yolunu bulmuş. Ben de kapatıyorum çenemi.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Uysal Arşivi

Ninemden guguk kuşu öyküsü

09 Ağustos 2025 Cumartesi 10:04

SÖZÜN DE BİTTİĞİ YER OLUR MU?

02 Ağustos 2025 Cumartesi 11:24

PLANLAMA- PLAN LAMA- PLAN- LA- MA

01 Ağustos 2025 Cuma 11:51

GÜRKUT ACAR'I TANIMAK

14 Temmuz 2025 Pazartesi 21:04

SORUN, SORUN OLUR MU YARATILIR MI?

02 Temmuz 2025 Çarşamba 10:48

HER ÖLÜM ÖLÜM MÜDÜR?

02 Temmuz 2025 Çarşamba 10:11

DOLANI DOLANI GELİYOR DA UYUYORUZ

01 Temmuz 2025 Salı 17:59