Cengizhan Gököz

Cengizhan Gököz

Hukukta bazı uygulama hataları

         Ülkemizde, birçok konuda uygulama hataları yaşanmakta...

         Ancak bu hatalar, Adalette ve Adaletin hayata geçirildiği Yargıda gerçekleştirildiğinde, çok önemli sonuçlar ortaya çıkıyor.

         Bunların başında, insanlar hakkında başlatılan her türlü Yargısal işlemin duyurulması amacı ile hayata geçirilen 40 60 uygulaması gelmekte...

         Genel olarak bakıldığında, bir kişi hakkında, Cumhuriyet Başsavcılığı, Mahkemeler ve İcra Müdürlüğü gibi Yargı organları tarafından başlatılan bir hukuki işlemden haberdar olması zorunlu ve yararlı bir hal olarak görülmektedir.

         Ancak, hukukta genel olarak hiçbir konu tek taraflı gelişmez.

         Mutlaka diğer yanda bir kişi veya bir hak söz konusudur.

         Hal böyle olunca;

         Gizli yürütülmesi gereken bazı işlerde bu uygulama sonuçta ortaya çok büyük sakıncalar çıkarabilir.

         Örneğin; mallarını kaçırma ihtimali çok kuvvetli ve borcunu vadesinde ödemeyen bir kişi hakkında başlatılacak bir 'İhtiyati Haciz', 'Haciz' davanın sonunda karşı tarafın Yargı kararı ile elde edilen menfaatin tahsilinin sağlanmasına yönelik dosya üzerinde verilmesi gereken ve karşı tarafın başlangıçta bilmemesi gereken 'İhtiyati Tedbir'  gibi işlemlerin anında bu kişilere duyurulması ne kadar vahim bir durumdur.

         40 60 uygulamasının sonucu, bu kişilere mallarını 3.şahıslara kaçır, hakkında haciz için işlem başlatıldı.. denilerek pek çok hak sahibinin ve alacaklının mağduriyetine yol açılmaktadır.

         Öte yandan, Savcılık tarafından çıkartılan yakalama ve Mahkeme tarafından çıkartılan yoklukta tutuklama (son hali ile 'Yakalama Emri') kararlarının önceden muhatabına bildirilmesinin anlamı ne olabilir.

         Herhalde cevap; kaç, saklan veya yurt dışına çık.. olacaktır.

         UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) ile iş birliği yaparak, bu uygulamayı sağlayan firma para kazansın diye, ülkenin güvenlik projesi veya kişilerin alacak ve hakları risk edilmemelidir.

         Bu uygulama, derhal gözden geçirilerek mahiyeti itibari ile gizli olması ve yürütülmesi gereken işlemler, hiçbir şekilde karşı tarafa iletilmemelidir.

         İkinci bir konu ise, ceza yargısında verilen mahkumiyet kararlarının temyizi üzerine, Yargıtay tarafından verilen Onama Kararlarının kişiye veya müdafiine tebliğ edilmemesi uygulamasının yarattığı zararlardır.

         Hakkında verilen mahkumiyet kararı kesinleştiği halde onama kararı kendisine tebliğ edilmediği için bundan haberi olmayan kişiye infaz için yapılacak davet veya yakalama işlemi sırasında yaşayacağı sıkıntıyı tasavvur etmek mümkün değildir.

         Hele, herhangi bir nedenle (sağlık, seyahat, akademik...vb.) yurtdışına çıkarken, havaalanlarında haberi olmadığı bir infaz nedeni ile alıkonulan bir insanın durumunu anlatmama gerek yoktur sanırım...

         Ceza verilmesine ilişkin kararın temyizi sonucu verilen kararın mutlaka ve mutlaka kişiye varsa müdafiine (avukatına) tebliğ edilmesi zorunlu kılınmalıdır.

         Üçüncü olarak;

         Mahkemelerin millet adına verdikleri kararlar ve Savcılıkların kamu adına yaptıkları işlem ve  kararlarını muhataplarına, tebligat zarfının içine koyup, bu önemli matbuatı tel zımba ile her tarafından zımbalayarak göndermesi, herhalde öncelikle kendilerine ve yaptıkları önemli yargılama işleminin önemine aykırıdır.

         Bu şekilde gönderilen tebligat zarflarının içinden 5-10 yeri tel zımba ile delinmiş bir kararı çıkarırken, kararın parça parça olduğunu görmek bizimde yüreklerimizi parçalamaktadır.

         Bu durumun da derhal düzeltilerek, Avrupa'da örnekleri görüleceği şekilde kararın niteliğine ve saygınlığına uygun olacak bir biçimde tebliğ edilmesi uygulamasına geçilmelidir.

         Son olarak;

         Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet verme suçlaması ile hürriyeti bağlayıcı ceza yanında TCK:53 madde uyarınca sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin bir kararın infazındaki yanlışlığı dile getirmek istiyorum.

         Hürriyeti bağlayıcı cezasının infazı sırasında şartla salıverilen bir kişiye, ehliyetin geri alınması yönündeki cezanın infazının başlama tarihi gerekçe gösterilerek ehliyetinin iade edilmemesi çok büyük bir yanlışlığa yol açmaktadır.

         İnfazın tamamlanması tarihinde başlatılan geri alma cezası uygulamada kararın verilmesi tarihinden başlayarak bazen kararda verilen sürenin 5-10 misli artmasına yol açmaktadır.

         Özellikle hayatını şoförlükle kazanan kişiler için bu yanlış uygulama yıkıma yol açmaktadır.

         Mahkemenin 6 ay veya 1 yıl süre ile verdiği ehliyetin geri alınması cezası şartla salıverme süresi de dikkate alındığında fiilen 3-4 yıla çıkabilmektedir.

         Çözüm, ehliyetin geri alınması cezasının infazı, hürriyeti bağlayıcı cezanın infazının tamamlanmasına veya şartla salıverilmişse, salıverme tarihinden itibaren başlatılarak ortaya konulabilir.

         Bu yapılmıyor ise, şartla salıverilen hükümlüye salıverme tarihi itibari ile ehliyeti geri verilmeli şayet bu sürede yeni bir suç işlenmişse (ehliyetin geri alınmasını gerektirir) ehliyet bu anda fiilen geri alınması şeklinde düzenleme yapılabilir.

         Çözümleri çok zor olmayan bu uygulama hatalarının düzeltilmesi dileği ile...

İlgililere duyurulur.

Saygılarımla...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cengizhan Gököz Arşivi

İHA - SİHA GÜZELLEMESİ

04 Mayıs 2023 Perşembe 09:30

EVLATLIKLA EVLENMEK!

22 Şubat 2023 Çarşamba 09:50

Davul-tokmak  

12 Ocak 2023 Perşembe 10:38

ÇARPIK ÇEVRE ANLAYIŞI

24 Aralık 2019 Salı 06:28

DİN VE ÇEVRE

09 Ağustos 2019 Cuma 14:02

ANADİLDE İBADET

06 Ağustos 2019 Salı 11:02

MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKÂRLIK

31 Temmuz 2019 Çarşamba 12:04

MİNAREYE “KÜLAH GİYDİRMEK’’

24 Temmuz 2019 Çarşamba 13:21