
İbrahim Akkaya
Herkes başını kuma gömmüş….
Antalya’nın ‘turizmin
başkenti’ olmasında ‘Güney Antalya
Turizm Gelişim Projesi’nin payı çok büyük.
Tam 41 yıl önce start aldı bu proje..
Projenin en önemli yürütücüsü ise dönemin Turizm ve Tanıtma Bakanı CHP’li Alev Coşkun’du.
Anımsıyorum da Kemer’e bağlı Belbidi’ni
işgal edenler, villalar konduranlar, arazileri çevirenler (aralarında dönemin imardan sorumlu bürokratları da vardı)projeye
engellemek için Beldibi girişindeki Çamdağ
Tüneli’ni kapatmışlardı.
Dönemin Antalya
Valisi Güngör Aydın’ın tüneli kapatanları ikna etme çabaları sonuç
vermemiş, direniş saatler sonra kimsenin burnu kanamadan sonuçlandırılmıştı.
Çok akılcı bir projeydi Güney Antalya Turizm
Gelişim Projesi..
O dönemde
Türkiye’nin ilk planlı Turizm Gelişim Projesi, ilk yürütücüsü Devlet Planlama
Teşkilatı (DPT) tarafından 1971 yılında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’na
devredilmişti.
Her açıdan mükemmel bir projeydi.
Hem doğayla barışık, hem de yöre halkının
üretimlerini değerlendirmeyi amaçlıyordu.
ANAP
iktidara geldikten sonra proje bir anlamda rafa kaldırıldı, ‘tahsis’ dönemi
başladı.
ANAP hükümeti, Kemer bölgesinden başlayarak
ormanla iç içe ressamları bile kıskandıran güzellikteki sahilleri yandaşlara
tahsis etmeye başladı.
Sahillerin
tahsisi bir anda yağmaya dönüştü..
Çünkü yatırımcılara sadece alan tahsisi
yapılmıyor, tesisleri yapmaları için de kredi veriliyordu.
ANAP’lılar
tahsis işini öylesine sulandırdı ki, tahsisleri ikinci, ya da üçüncü şahıslara
devrederek milyon dolarlar kazandıkları gibi, bankalardan neredeyse sıfır
faizle aldıkları kredileri başka işlerde kulandılar..
Kredi paralarını yüksek faizlerle borç vererek,
dolarları katladıkça katladılar..
Bugün 640
kilometre Antalya sahillerinde nefes alınamaz bir görüntü hakimse bunda
tahsislerin ve turizm yatırımcılarının yayılmacı politikalarının payı büyük..
Sahil talanı buraların asıl sahipleri olan
kamuya,yani halka kapatılmasına kadar gitti..
Bu
çılgınlık sonucu Antalyalılara sadece Konyaaltı ve Lara sahilleri kaldı..
Kaldı da onların da durumu kritik..
TMMOB
Antalya İl Koordinasyon Kurulu üyeleri, son dönemde kentte halkın
denize girip, piknik yapacağı yerlerin yavaş yavaş ortadan kaldırılmasına
tepkili..
Çünkü Boğaçayı
Yat Limanı ile Antalya’nın dünyaca ünlü Konyaaltı Plajı’nın büyük bölümü
kapatılacak..
Boğaçayı Yat Limanı ile sahilin 1 kilometrelik
kısmının kaybedilmesi gündemde.
Antalya
Kruvaziyer ve Yat Limanı ile de Lara Birlik Plajı tamamen kapatılacak..
Elbette liman gerekli..
Kruvaziyer limanı da Antalya ve ülke için önemli
bir yatırım..
Ancak her ikisi de zengin tabakaya hizmet eden,
parası olanın keyfince yararlanacağı projeler..
Yani kaymak tabakanın yararlanacağı projeler..
Pekala
Antalya’nın gerçek sahipleri ne yapacak?
Halk denizden nerede nasıl yararlanacak ?
Çünkü tahsis ile sahillerin en kral bölgelerine
konan otel, motel, tatil köyü ve benzeri turistik işletmeler ‘yassak hemşerim’ uygulamasının
sınırlarını her geçen gün biraz daha genişletiyorlar.
Güvenlik görevlileri, birer sahil korucusu gibi hareket ediyor, denizden yararlanmak
isteyenleri barındırmıyor..
Olay öyle
bir hale geldi ki piknik alanları da özelleştirildi..
Oralarda da güvenlik korkusu var..
Piknik alanlarından bırakın ücretsiz yararlanmayı
içeriye girmek bile parayla..
Savunmaları da ‘her hizmetin bedeli olmalı’ şeklinde..
Her hizmetin bedeli olmalı da, sahillerin,
günübirlik kullanım alanlarının, piknik alanlarının asıl sahibi olan halk ne
yapacak?
Antalyalılar,
cehennem sıcaklarında evlerine hapis mi edilecek?
Parası olmayanın sahibi olduğu denizden
yararlanma olanağı yok ediliyor..
Birileri bu işe ciddi biçimde kafa yormalı..
Herkes
başını kuma gömmüş, “ aman başıma bir şey gelmesin’ kaygısıyla susuyor, ürküyor,
köşesine çekiliyor.
Antalya elde gidiyor da kimsenin umurunda
değil..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.