Dünya bize ne diyecek?


                            Önümüzdeki Anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması bütün dünyanın gözlerinin Türkiye’ye çevrilmesine neden olmuştur. Biz, dünyanın herhangi bir ülkesinde seçim olduğunda o ülkenin halkının vereceği kararı nasıl merak ediyorsak, dünya da bizdeki oylamaya aynı ilgiyle bakıyor.

                            Bu oylamanın sonucunda HAYIR çıkarsa; demokrasi’ye, insan haklarına, özgürlüklere, TBMM’ne sahip çıkmış bir ülke olarak kabul edileceğiz ve bütün dünyanın saygısını kazanacağız. Aksi olursa temel hak ve  özgürlükleri,  mülkiyet hakkı başta olmak üzere, hukuk devletini kabul etmeyen bir külüstür kabile devletine dönüştüğümüz kabul edilecek.

                             Bu durumda, dünyadaki bütün uluslar tarafından; kendi hakkını savunmasını bilmeyen, bütün yetkileri tek kişiye devretmiş, kendisini yönetemediği için bir tek kişinin vesayetine sığınmış ulus olarak dışlanacağız.

                            1981 yılında; Tejero diye bir Albay,  İspanya parlamentosunu basmış ve bütün milletvekillerini sıraların altına yatırarak teslim almıştı ve saatlerce elinde silahıyla dışarıdan gelecek yardımı beklemişti. Albay Tejero’nun başarısız darbesinin ardından demokrasi tüm kurumlarıyla tesis edilmişti. İspanya’da parlamentonun yetkilerini ortadan kaldıran Tejero idi Türkiye’de ise Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün yetkilerini kaldıran bu Anayasa Değişiklik Tasarısıdır. Şimdi bizim parlamentomuza, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sahip çıkma zamanıdır. Bunun yolu, yöntemi de 16 Nisan 2017’de HAYIR oyu kullanmaktır.

                            Albay Tejero olayından bir hafta sonra Yılmaz Postacıoğlu’ nun üç tarafı duvar olan köfte dükkânında arkadaşlarla buluştuk. O zaman daha önce Devlet Tiyatrosu Bölge Müdürlüğü yapmış aktör, sanatçı, tiyatrocu Mustafa Yalçın aramızdaydı, Av. Malik Günal vardı. Ve hep beraber otururken Albay Tejero’nun sözü açıldı. Ve Albay Tejero’yu hiç İspanyolca bilmeden oynayan Mustafa Yalçın onun bütün milletvekillerini yerlere yatırıp silahıyla nasıl tehdit ettiğini, sonra İspanyolca güya anlatarak yavaş, yavaş nasıl umutsuzluğa düştüğünü, beklediği güçleri pencereden nasıl gözlediğini, o beklediği destekler gelmeyince nasıl giderek moralinin bozulduğunu, anlatarak bize tam anlamıyla o günü ve o sevinci yaşatmıştı, ışıklar içinde yatsın…

                        Yani İspanya’daki bir olay nedeniyle bir demokrasi karşıtı, bir insan hakları karşıtı bir olay nedeniyle parlamentonun kazanmasından, Türkiye’de biz İspanya’ya hiç ayak basmamış insanlar olarak sevinç duyduk.

                        Demokrasinin korunmasından, insan haklarının korunmasından ve demokratik güçlerin galibiyetinden sevinç duyduk. Şimdi Türkiye’deki bu halk oylaması da aynı mücadelenin bir benzeridir. Türkiye’de insan haklarının, demokrasinin, hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının olduğu bir devlet mi olacağız, yoksa bütün bunların hepsinin yetkilerinin bir kişiye verildiği bir devlet mi olacağız?                       

                            Bütün dünya bizim kararımızı bekliyor ve elbette bizim saygınlığımız dünya uluslar arasındaki yerimiz de bu vereceğimiz oylarla belirlenecektir.

                            Yoksa bu mesele bir siyasi partinin galip gelmesi, birinin gelmemesi meselesi değildir. Bu mesele Türkiye yaşanabilir bir ülke olacak mı, olmayacak mı meselesidir. O nedenle oyumuzu kullanırken mutlaka insan haklarına, demokrasiye, özgürlüklere sahip çıkmak yolunda kullanmalıyız. Bunun yolu da HAYIR demektir.

                            Mahkemenin aynı adam, hâkimin aynı adam, şikâyetçinin aynı adam, başbakanın aynı adam, bakanlar kurulunun aynı adam, parlamentonun aynı adam, yasama yetkilerinin aynı adam olması akılla açıklanabilir değildir.

                            Bu oylamanın sonucu “EVET” çıkarsa; Türkiye Cumhuriyetinin dağılması, devletin çökmesi, ülkenin parçalanma sürecine girmesi tehlikesi yaratılmış olacaktır. Şimdiden, Ordunun komuta kademeleri dağıtılmış; Genel Kurmay Başkanlığı Kuvvet komutanlıklarından koparılmıştır. Halkoylamasıyla; birkaç il (vilayet) birleştirilerek yeni idari birimler (eyaletler) oluşturma yetkisi verilen TEK ADAM gerek dış devletlerin baskısıyla, gerekse özel yaşamına ilişkin kaset tertipleriyle, ikna edilerek, gevşek bir federasyon yapısı ya da “özerk bölgeler” oluşturmak suretiyle vatanımızın bölünme süreci başlayabilir.

                        Türkiye’nin yaşanabilir bir ülke olması için, demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla işletebilmek için HAYIR demek gerekiyor. Bütün dünyanın gözü, kulağı ulusumuzun vereceği karardadır…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürkut Acar Arşivi

Yurttaşı enayi yerine koymak

28 Nisan 2021 Çarşamba 19:37

Bu sefer kaçıncı?

26 Nisan 2021 Pazartesi 06:30

Amirallere zulüm

13 Nisan 2021 Salı 06:48

Güvenlik soruşturması

05 Nisan 2021 Pazartesi 06:38

Papalagi

31 Mart 2021 Çarşamba 06:30

Örsan Öymen'e açık mektup!

19 Mart 2021 Cuma 06:38

Bu kaçıncı?

01 Mart 2021 Pazartesi 06:39

AKP'den sonra da Türkiye var olacak

15 Şubat 2021 Pazartesi 06:35